Her şeyin bir modası var
Dior, Chanel, Yves Saint Laurent gibi Paris'in en şık ve pahalı mağazalarına başımda kasket, en hımbıl ve en dökülen yürüyüş kıyafetlerimle girip çıktım
İnsanoğlu veya kadınlar böyle işte... "İyisin" dediler mi (satın alsın veya almasın) vitrinlere bakıp, etrafında olup bitenlerle ilgilenmeye başlıyorlar. (Eskisinden daha çok. Sanki bir şey kaçırmak istemiyormuş veya yeniden dünyaya gelmiş gibi.) Paris çok pahalı. Euro'yu neredeyse Frankmış gibi yansıtmışlar fiyatlara. Avenue Montaigne ve Faubourg St. Honore civarında dolaştık. Güzelim şık mağazalarda kimse yok. Dior, Chanel, Dolce Gabana, MaxMara, Gucci, Yves St Laurent, Hermes gibi mağazaların hepsine başımda kasket, en hımbıl, en dökülen yürüyüş kıyafetiyle girdim çıktım. Modayı çok önden takip eden Collette, (ki dünyanın her yerinden modaya meraklı veya işi moda olan, almasa bile bakmaya gelenlerle doludur hep) gayet tenhaydı. Dikkatimi çeken, diğer senelere göre kahverengiyi öyle güzel kullanmışlar ki insan kahverengi bir şey bulmak, en azından çanta, ayakkabı veya kazak almak istiyor. Bu senenin ayakkabılarının burnu charliston dönemindeki gibi yusyuvarlak olmuş. (Avantajı benim gibi kocaman ayakları olanları daha küçük göstererek sevindiriyor.)
ÇİN DÜNYA PİYASASINDA Prada'dakiler çok yüksek önü açık, dolgu topuk, Yves St Laurent'dekiler hem yuvarlak hem dolgu topuk hem de Çin işi gibi üstü çiçek işli. (Çin çok fena geliyor dünya piyasasına. En lüks mağaza bile imalatın bir kısmı orada yapılmış mallarla dolu) İki sene çok moda olan fildişi saplı çantaların aksine üstünde çok büyük harflerle marka yazılı çantalarını beğenmedim. Prada (eskiden neredeyse çanta alacak fiyata) çanta üzerine çift sallandırılan robot süsler yapmış. Hermes, çantada Kelly modelinin bir de daha kısa, uzunca bir dikdörtgen modelini çıkarmış doğrusu çok hoşuma gitti. Her tarafta leopar, panter deseni giysi, aksesuar olduğu için daha ucuza bulmak mümkün. Her yerde kürk giysi veya kürk süsler var. Eskimolar gibi nubuk topuksuz içi kürklü, bantlı veya düz, bol bir soket çorap gibi botlar Amerika'da 100 dolarsa Paris'te 200 dolaraymış. Chanel tipi, birkaç rengin karışımı buklet veya tüvid tayyörler Houston'daki dünyaca meşhur alışveriş merkezinde de dikkati çekiyor. Paris'te en güzeli Deux Magots adlı kafede (yuvarlak masalar çok küçük olduğundan) döke saça kruasan yiyip sütlü kahve içmek veya komple kahvaltının tadını çıkartırken etrafı seyretmekti. Sokaklarda birbirimize sarılıp veya kol kola girip serseri mayınlar gibi oradan oraya dolaştık. Amerika'da güvenlik önlemleri bir başka alem. Elinizdeki, üstünüzdeki her şeyi, hatta ayakkabılarınızı çıkarttırıp yürüyen makineye koyuyorlar. İyi ki yün çorabım vardı yerler taş ve epey bekliyorsunuz. Törpü, makas varsa yandınız. Didik didik ediyorlar. Bilgisayarlar oradan oraya atılıp inceleniyor. Onlar diyene kadar "Ay, may" deyip eşyanıza dokunmaya kalkmayın. Çok fena azarlıyorlar. Birkaç kere aranıyorsunuz. (Kasketliyim kendimi saklamak istiyorum gibi mi düşündüler nedir? Beni tuttu gözleri.) Üçüncü kontrol yerinde kollarımı kaldırmamı söyleyip didik didik aramaya başlayınca Sönmez söylenmeye, kadın da kavgaya başladı zor yatıştırdım. Bavulların kilitlenmesi de yasak. Uçağın deposuna atmadan önce açılıp saçılacağını bilmekte fayda var. Salonlarda Uzakdoğulu masörler tarafından uygulanan masaj yerleri moda olmuş. Koltuğa ters oturup bacaklarınızı öbür tarafa uzatıyorsunuz. Kısa zamanda belirli bölgelere basarak rahatlatan bir masaj yapıyorlar. Görmedim ama bizim dış hatlarda da varmış. Daha anlatacaklarım bitmedi. Haftaya buluşmak üzere...
|