Açık teşekkür!
"Arada durup, etrafa bakıp çiçekleri koklamak lazım" der gavur! Yani hayatın temposuna, kendi hızına kapılıp, yolda haldır huldur yürürken, hiçbirşeyin keyfini çıkarmadan yaşamayacaksın. Bugün, bu yazıda ben biraz durup çiçekleri koklama niyetindeyim. Benim için yeni yılın ilk yazısı olacak. Daha önce ballandıra ballandıra anlattığım, planladığım gibi Paris'e gidebildiğimi mi sanıyorsunuz? Elbette gidemedim! 100 dakikalık bir Avrupa Yakası yılbaşı özel ve onun altı gün süren çekimi, planlarımı alt üst etti. Ben de yılbaşını İstanbul'un Paris'i Nişantaşı'nda geçirdim; onun yerine! Yüksek bir Nişantaşı balkonundan size baktım aziz yılbaşı particileri! Ne koptunuz, ne dağıttınız fakat, aşkolsun doğrusu! Aşağıda eğlenenleri, çığlık atanları, dans edenleri seyrederken, 2004 yılı içinde ilk defa, saati düşünmeden öylece bir yerlere boş boş baktığımı fark ettim! 2004 benim kişisel tarihimde "Avrupa Yakası" ismiyle alacak yerini! Ve hayatımda en çok çalıştığım yıl olarak da tarihe geçecek! Arkadaşları ihmal etmek, aileleri ihmal etmek, sporu, uykuyu, tatili, seyahati, eğlenceyi, tembelliği ihmal etmek... Çok sevdiğin bir işi yapmak için. Doğru mu acaba diye düşündükten yirmidört saat sonra ufak ufak cevaplar gelmeye başladı. Yeni yılın ilk gününde önce rating raporları eğlendirdi bizi: AB grubunda, birinci Avrupa Yakası, ikinci Avrupa Yakası, üçüncü Avrupa Yakası diye ilginç bir sonuç vardı! Ardından Radyo Televizyon Gazetecileri, 2004 "Televizyon Oskar'ları"nı açıkladılar. Avrupa Yakası, yılın en iyi dizisi ödülüne layık bulunmuş efenim, sağolsunlar. Ardından aynı ödül Ankara Büyük Kolej'den geldi. Devamını bekliyoruz! Bir yıldır e-mail'lerinizle, sokakta, orada burada söylediklerinizle, bu zor ve yorucu işi hepimiz için büyük keyif haline getirdiniz. Televizyona iş yapan çoğu insanın aksine, yaptığımızla büyük gurur duymamızı, kendimizi özel hissetmemizi sağladınız. Yıllar sonra da, "hatırlanacak" bir iş yaptığımıza bizi inandırdınız. Benden böyle duygusal lafları bir daha beklemeyin ama, "tutmaz, fazla kaliteli, fazla temiz" laflarıyla başlayan bir işi, bu noktaya getirdiğiniz için sağolun! 37. bölümümüzü idrak ettiğimiz şu günlerde, son gelişmeler bize doping etkisi yaptı! Ödül törenlerinde teşekkür etme, poz verme, plaketi dik tutma trafiği ve kargaşası içinde unutabilirim: Hayatında hiç dizi yazmamış birinin senaryosuna güvenip yapımcılığı üstlenen Sinan Çetin'e, birbirinden yetenekli 11 oyuncuya, reji ve yapım ekibine de teşekkürler. Bu yazı bu tonda devam ederse, bir sonraki teşekkür "kucak dolusu" olacak ve finali de "Gülü bir gün, seni her gün; gülü soluncaya, seni ölünceye dek..." diye bağlanacak! Silkinip kendime geliyorum ve sizi eğlendirmeye devam etmek için senaryoma dönüyorum. 2005'te de birlikte çok güleceğiz!
|