|
|
|
|
|
|
1970'lerde kamp kurmak modaydı
Solcuların, ülkücülerin kamp kurarak 'silahlı' eğitim yaptığı dönemde Gülen de 'silahsız' yaz kampı düzenledi.
Kasım 1971'de cezaevinden çıkan Fethullah Gülen tekrar göreve başlamak için Diyanet'e başvurdu. Ancak askerler onun İzmir'de kalmasını istemedikleri için Şubat 1972'- de merkez vaizi olarak Edremit'e atandı. İki yılı aşkın bir süre Edremit'te çalıştıktan sonra bu kez Manisa'da görevlendirildi. Onun aklı ise bir zamanlar çekine çekine gittiği İzmir'- de kalmıştı. Çünkü hem en yakın çevresi İzmir'- deydi, hem de burada dine duyarlı bir damar, bir kitle yakalamıştı. O arada 1973 seçimleri yapıldı. Fethullah Gülen, Milli Selamet Partisi'ne oy vermişti. Bu sebeple MSP'liler Gülen'e sempati duyuyordu. Tabii burada önemli bir nokta daha vardı: Gülen, İslami çevrede Yeni Asya grubuna dahil sanılıyordu. Yeni Asya ise AP'yi destekliyordu. Gülen'in MSP'ye oy vermesi burada bir çatlak oluştuğunu gösteriyordu. Zaten MSP'nin kendi iktidar programı dışında bir 'misyonu' daha vardı: Oyları bölerek Demirel'e engel olmak. 12 Mart'tan sonra sağlık sorunlarını bahane ederek İsviçre'ye giden Erbakan, askerlerin verdiği teminatla ülkeye dönmüştü: "Gel, partini kur, sana dokunmayacağız ama bizimle didişme."
YAZ KAMPINA BASKIN 1974 Fethullah Gülen için kötü bir yıl oldu. Çünkü babası Ramiz Efendi Erzurum'da vefat etmişti. Halbuki daha bir hafta önce oradaydı. Son dakikalarında babasının yanında olamadığı için vicdan azabı çekti. Bu yılların ön önemli olaylarından biri Edremit'te ve İzmir Kemalpaşa'da kurduğu yaz kamplarıydı. 13-15 yaşlarındaki 'talebeler' bu kamplarda ders görüyordu. 1975'te emniyetgüçleri Edremit kampına baskın düzenledi.Bu olay daha sonra Gülen'i yerden yere vuranlar tarafından defalarca gündeme getirildi. Aslında bu kampların evlerde ya da cami civarındaki 'dershaneler'den farkı yoktu. Her ikisinde de Nur risaleleri okutuluyor, dini bilgiler öğretiliyordu. Tek fark birinin 'kent'te, diğerinin 'doğa'da olmasıydı.
YENİ ASYA'DAN KOPUŞ Ayrıca 1970'li yıllar aynı zamanda 'kamp' dönemiydi. Ülkücüler yaylalarda 'komando kampları' kurup silahlı talim yapıyordu. Solcular ise 'kır gerillası' planları geliştirip Filistin kamplarında eğitim alıyordu. Gülen'in kamplarında elbette rejim İslami açıdan eleştiriliyordu ama diğerlerinden önemli bir farkı vardı: Silah yoktu. Kamp olayı Yeni Asya gazetesinde haber olmuştu: "Nurcu kampı basıldı." Gülen bu habere bozulmuştu. Bunun üzerine Mehmet Kutlular ve Erzurumlu Mehmed Kırkıncı Hoca, Gülen'i ziyaret etti. İddialara göre aralarında şöyle bir diyalog geçti: Fethullah Hoca, "Niye Nurcu kampı diye yazdınız" diyordu. Kutlular bozulmuştu: "Biz sizi Nurcu biliyorduk." Gülen de kızgındı: "Bilmeniz, ilan etmenizi gerektirmez. Ben geniş kitlelere ulaşabilmek için bu kimliğimi kullanmıyorum." Kutlular da taviz vermemişti: "O zaman Nurcu olmadığınızı açıklayın. Biz de size bir saldırı olduğunda olup bitene karışmayalım." Bu ayrılıkta kaybeden Gülen değildi. O yükselen değerdi. Ülkenin dört bir yanından insanlar onun vaazlarını dinlemeye geliyordu. Birçoğu Gülen'in; "İslam'ı canlandırmak için eğitime önem verelim" şeklinde özetlenebilecek 'projesini' destekliyordu. Böylece partilerin ve Nurcular'- ın ötesinde bir 'Gülen cemaati' oluşuyordu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|