|
|
|
|
|
|
Ağlayan çocuğun sırrı
Fethullah Gülen 1970'lerde klasik Nurcular'dan ayrılmaya, kendi cemaatini kurmaya başladı. Bunun sonuçlarından biri 1978'de 'Ağlayan Çocuk' kapağıyla piyasaya çıkan ve büyük ilgi gören 'Sızıntı' dergisiydi.
Gündemden düşmeyen bir resim Ağlayan çocuk resmi 1978'in şubat ayında yayın hayatına atılan 'Sızıntı'nın kapağında kalmadı. Ülkenin dört bir yanına dağıldı. Minibüslerin, otobüslerin arkasına poster olarak asıldı. Etkisini bugün dahi sürdürüyor. Mesela Şubat 2001'de Fazilet Partisi Şişli örgütü bu resmi duyurularında kullandı. Galiba Türk halkının ikircikli duyguları bu resimde kristalize oluyor.
Dizinin dünkü bölümünde Fethullah Gülen'i 1960'ların sonlarında İzmir'de bırakmıştık. Hoca, Ege halkının dine karşı ilgisizliğinden şikayet ediyordu. Bu yakınmada kendi açısından haklı olabilir. Ancak İzmir yılları aynı zamanda onun dini-toplumsal- siyasal arenada ortaya çıkış dönemidir. Hatırlarsanız, 'klasik' Nurcu cemaatin geçirdiği evrelerden söz ederken... Yani 1960'lardan, 70'- lerden bahsederken, "Bu yıllara tekrar dönüp Gülen'in neler yaptığını göreceğiz" demiştik. Nurcular ortanın sağındaki tüm partilerin iştahını kabartan bir gruptu. Demokrat Parti'nin devamı saydıkları Adalet Partisi'ne oy veriyorlardı. Ama mesela katı Türkçülük'ten uzaklaşan, siyasi ideolojisine İslami temaları da ekleyen Milliyetçi Hareket Partisi de Nurcular'ın oylarına talip olmuştu. Bu arada Milli Nizam Partisi'nin kuruluş çalışmaları da sürüyordu.
KASETLE YAYILAN VAAZLAR Bunlar olurken Fethullah Gülen; yakın arkadaşları Mehmet Birlik ve Mehmet Metin ile faaliyetlerini sürdürüyordu: Eskiden 'medrese' denilen, artık 'dershane' adı verilen bir örgütlenmeyle 'talebe' yetiştiriyorlardı. Bu dönem aynı zamanda yeni bir 'iletişim aracının' ortaya çıkmasına sahne olmuştu: Kaset teknolojisi gelişmiş ve ucuzlamıştı. Mesela 1969 yılı arabesk müziğin patlamasına şahit olmuştu. Önce Orhan Gencebay, ardından Ferdi Tayfur büyük kent varoşlarının hissiyatını dile getirmeye başlamışlardı. Kaset plağa göre çok daha pratik ve ucuzdu. Desoto, Buick marka dolmuşlarda 45'lik plak çalan cihazlar vardı. Kent merkezinden varoşlara yolcu taşıyan minibüslerde ise teypler...
MHP'LİLERE SAHİP ÇIKTI Bu yeni teknolojiden İslami gruplar da yararlanıyordu. Bunlar arasında Fethullah Gülen de vardı. Onun çevresinde toplananlar Hoca'nın vaazlarını kasete çekiyor ve çoğaltıp dağıtıyordu. İşte Fethullah Gülen ilk çıkışını böyle bir ortamda yaptı. Sadece 'dindarlığı zayıf' İzmir ve çevresinde 'yeni kentliler'den oluşan Müslüman kulaklar bulmakla kalmadı... Aynı zamanda siyasi tavırlar koymaya da başladı: Klasik Nurcular'dan Zübeyir Gündüzalp ile Avukat Bekir Berk, Alpaslan Türkeş'i eleştiren bir broşür bastırıp dağıttıklarında... Fethullah Hoca bu davranışı eleştirdi. Üstelik bu konuda yalnız değildi; klasik Nur cemaatinin içinde de, Abdullah Yeğin, Bayram Yüksel, Said Özdemir gibi onun fikrinde olanlar vardı.
YENİ BİR CEMAATİN DOĞUŞU Ancak klasik Nurcular'la Gülen'in arasına kara kedi girmişti. İzmir'e gittiklerinde, derslerinde Risale- i Nur okumasına rağmen Fethullah Hoca'ya uğramamaya başladılar. Gülen hakkında "Nurculuğun dışında bir akım oluşturuyor" iddiası ilk kez bu dönemde ortaya çıktı. Derken Silahlı Kuvvetler 12 Mart 1971'de bir 'Muhtıra' verdi. Yani 'buçuklu' bir darbe yapıldı. Süleyman Demirel iktidarı bıraktı. Ordunun güdümünde sivil bir hükümet kuruldu. 12 Mart yönetimi hemen 'hücuma' geçti. Öncelikli hedef solculardı. Hem devletteki, hem de sokaktaki solcular tutuklandı. İstanbul Erenköy'deki Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait Ziverbey Köşkü bir işkence merkezine dönüştürüldü. Dönemin solcu aydınlarına burada çok eziyet edildi. En hafif uygulama uyumayı engellemekti. Falaka, elektrik verme, kerpetenle tırnakları çekme gibi işkencelerle solcular itirafa zorlandı.
CEZAEVİNDE YEDİ AY 'Öncelikli hedef' olmasalar da, solcular kadar acı çekmeseler de sağcılar bu dönemde 'paylarına düşeni' aldı. 12 Mart cuntası kamuoyunun desteğini yitirmemek için 'sureti haktan' görünmek istiyordu. Nisan 1971'de Fethullah Gülen, İzmir Güzelyalı'daki evine geldiğinde içeride emniyet görevlileri vardı. Sanki hırsız girmiş gibi bütün ev darmadağındı. Görevliler Gülen'i görünce, "Hoş geldin" deyip aramayı sürdürdüler. İşleri bitince de Hoca'yı alıp götürdüler. Merkeze vardığında Şaban Düz, Harun Reşid Tüylü ve Mustafa Birlik ile karşılaştı. İrtica suçlamasıyla yedi ay boyunca tutuklu kaldı. Sonunda salıverildi.
Emre Aköz-Nevzat Atal
|
|
|
|
|
|
|
|
|