|
|
|
|
|
|
Ömer Faruk Sorak aksiyon sahnelerini çekemez kardeşim
* Ömer Bey, 'Derin Su' neyi anlatıyor, ayrıca kimdir bu Hamiyet? Her ülkenin geçmişinde övüneceği ya da yasını tutacağı özel olayları vardır. Biz de, bizim ülkemizdeki bu özel olayları bir kolaj yaparak bir araya getirdik. Dumlupınar Denizaltısı'nın batışını, Ertuğrul Firkateyni'nin batışını, Atalay Denizaltısı'nın batışını ve Çanakkale Savaşları'ndan efsaneleşmiş olayları bir potada eritip kolaj yaptık. Amerika'da böyle olaylar çok güzel film yapılmıştır, 'neden biz yapmıyoruz' dedik. Eleştirmenleri de düşünüp, 'tarihte o olay öyle yaşanmamıştı, bu gerçek değil, şuydu buydu'lardan uzak tutalım dedik. Titanic'in batışı gibi ama fantastik bir hikaye kuralım istedik.
* Yani salt bir tarih filmi olmayacak... Aslında tarihi anlatmak gibi bir derdimiz yok. Bunun tek tarihi ilgilendiren yanı, geçmişte böylesi olayların yaşanmış olması. Tarihsel gerçeklere dayanan ama tarihsel gerçeklerin daha gerçek yanlarını anlatma derdine girmeyen bir film. Bunu yaşayan insanların hepsinin anneleri, babaları, aşkları, sevgilileri vardı. Bunun içinden bir aşk hikayesi çıkaralım dedik. Bu aşk hikayesini de yine tarihten bir gerçeğe dayandırdık.
* Yani Hamiyet'e... Atalay denizaltısının komutanı o dönemde Hamiyet Yüceses'le evliymiş. Biz onları sevgili sanıyorduk. Sonradan Hamiyet Yüceses'in varisleri ortaya çıktılar ve 'sevgilisi değil, eşiydi' dediler. Hamiyet Yüceses bizim tarihimizde önemli bir karakter ama biz bu karakterin yaşadığı gerçekleri birebir anlatmak değil de, gerçekte yaşadığı şeyleri bizim fantastik öykümüzün içine serpiştirerek, başka bir kurguyla da anlatabiliriz diye düşündük. Bizim denizaltımızın komutanının sevgilisi, şimdi aradığımız oyuncumuzun canlandırdığı karakter, tarihteki Hamiyet Yüceses'tir yani.
* Nasıl birini arıyorsunuz? Bu bir star filmi değil! Kişiye ya da bir gruba mal edilemeyecek kadar, film gibi bir film. Aradığımız Hamiyet karakteri için de, ünlü ünsüz ayrımı yapmıyoruz. Birinci kriterimiz şu, yabancı dil bilecek. Çünkü yabancı dilde çekeceğiz filmi. Çünkü dünyaya dönük bir pazarlama kurgusu içindeyiz. Erkek başrol oyuncusu Amerikalı ya da İngiliz bir oyuncu olacak ki şu an gönlümüzde yatan isim 'Kral Arthur'da oynayan Clive Owen. Almış olduğumuz duyumlara göre Clive Owen sadece Hollywood'da üretilmiş filmlerin içinde değil, Avrupa'da, hele de Avrupa'nın kapısını yeni açtığı Türkiye'den gelecek böyle bir projeye sıcak bakıyor. Ama henüz kesinleşmiş değil.
* Nerede çekilecek? Belli şartlar nedeniyle Malta'da, İstanbul'da, Çanakkale'de, İtalya ya da Almanya'da... Eğer ordumuz bunun şanı ve şerefiyle en az bizim kadar övünmek gibi bir duygu içine girerse ve bize de kapılarını açarsa, tabii ki bir sürü bölümleri için bizim Deniz Kuvvetleri'ne ihtiyacımız var. Eğer ordumuza biz, ki şu an biraz olsun derdimizi anlattığımızı düşünüyoruz ama eğer yeterince anlatamamış bulursak kendimizi, o zaman bu filmin o bölümlerini Ukrayna'da çekeceğiz.
* Nuri Bey, maliyeti ne olacak bu filmin? Türkiye şartlarında, taslak olarak çıkardığımız bütçede en az 6 milyon dolarlık bir iş. Belki de filmin senaryosunu Amerikalılar okuduğunda çok daha fazla çıkarırlar. Filmin tamamını 105 dakika olarak düşünürseniz, 20 dakikasını falan bu 6 milyon doların yüzde 70'i oluşturacak. Çünkü aksiyon sahneleri var! Dumlupınar Denizaltısı'nın ismi bizim filmimizde 'Derin Su' ama bildiğimiz Dumlupınar o. Aynı ismi kullanmak istemedik. Bu çarpışmayı bütün aksiyon planlarıyla aksiyon yönetmeni olarak ünlenmiş bir adamın çekeceğini düşünürsek, para yükselebilir. Oraları Ömer çekmeyecek. Biz G.O.R.A.'dan sonra; oyuncak gemilerin küçük akvaryumlarda çarpışarak dibe yuvarlandıkları sahneler çekmek istemiyoruz. Hollywood prodüksiyonlarında ne gördüysek, onu yaşamak istiyoruz. Yani Norveç bandıralı Nabolant şilebi gelecek, sabaha karşı Naraburnu açıklarında Dumlupınar Denizaltısı'nı ortasından jilet gibi yaracak ve o gemi çok kısa bir sürede 160 metre derinliğe gömülecek. Bunları adım adım görmek istiyoruz.
* Neden Ömer Faruk Sorak çekmiyor? Biz kasıntıları olan bir firma değiliz! Çıkan işin doğru olmasını istiyoruz. Aksiyon yönetmeni diye bir şey var dünyada! Biz Malta'daki dev havuzlara gidelim, sualtı kameramanları gelsin, vahşi bir durum yaşansın, bunun da yönetmeni ayrı bir adam olsun istiyoruz. Bu işi çekecek diye Ömer Faruk Sorak'ı 15 yıl yetiştirecek halim yok! Daha açık söylüyorum: Ömer Faruk Sorak bu kısmını çekemez. Dünyadaki ünlü yönetmenler de çekmiyor zaten. Abiyi çağırıp çektiriyorlar, neyse parası veriyorlar. Onun için de bütçe şişiyor. Mesela Hamiyet Yüceses'in varisleri yaşıyorlarsa, ki şu anda 55 yaşında falan bir yeğeni yaşıyor, filmi bu haliyle beğenmezse o zaman kadının ismini Meziyet koyacağız, yapacak bir şey yok! O zaman da 'Makber'i Meziyet okuyacak, o da sırıtacak!
* Peki nasıl bulacaksınız bu parayı? Biz diyoruz ki Kültür Bakanlığı bu işin üçte birinin içinde olsun, Türkiye'den bir sponsor diğer üçte birinin içinde olsun, geri kalan üçte biri de yabancı ortaktan gelsin. Biz bu filmi İngilizce çekelim ve Amerika, bilemedin Avrupa'ya pazarlayalım. Ama Amerikalı yani üçte bir ortağımıza da 6 milyon dolar cazip gelsin, çünkü o adamlar böyle bir filmi 15 milyon dolar bütçelerle çekiyorlar. Bu film sesli çekim aşamasında İngilizce çekilsin, Türkiye'de gösterilirken Türkçe dublajlı gösterilsin. Türkiye'de gişemizi yapalım, kalanını da yurtdışında yapalım. Aksi takdirde şöyle bir açmaza giriyoruz: Türkiye'de filmleri 3.5 milyon kişi izliyor; o zaman Türk sineması hep böyle bütçeli filmler çekecek!
* Funda projesi nedir peki? Biz aslında 'televizyon dizisi çekmeyelim, çok dertli oluyor, reyting kaygısı var' diye bir karar almışken; benim Bozcaada hayranlığımdan dolayı 'Bozcaada'da bir iş yapalım' diye yüklendiğim ve 'TRT'ye yapalım bu işi' dediğim bir dizi projesi geliştirdik. Bunun da ismi 'Funda Oteli'. senaryoyu sipariş verdik ve çok beğendik. Elimizde güzel bir proje var ve Funda diye bir kız arıyoruz.
Güldürmek kadar ağlatmak da zordur Şu anda Türkiye'de şöyle bir durum var; komik işler gişe yapıyor. Sen de diyorsun ki, Cem Yılmaz'la çok para istediği için anlaşamıyorum. O zaman üç tane komiği bir araya toplayayım, üçü bir Cem Yılmaz etsin! Hababam Sınıfı mesela... Ben diyorum ki, güldürmek kadar ağlatmak da zor bir iş ve biz 'Derin Su'da insanları yüzde yüz ağlatacağız, iddialıyız. Böcek Yapım olarak G.O.R.A. ile güldürdük, şimdi ağlatmak istiyoruz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|