| |
|
|
Bunlar 'Kıbrıs Fatihi'ni bile çileden çıkarmışlardı
Alışmışız bu tür siyasete ve muhalefete. Balkan Savaşı'nda da "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" diye muhalefet edenlerin varlığı, kuşaktan kuşağa anlatılmaz mı? Şimdi de, sanki her şey tamam olmuş ve Avrupa Birliği'ne Tayyip Erdoğan ile AK Parti gireceklermiş gibi, bir öfke var ki bazılarında anlayamazsınız. Neler duymuyoruz ki? Kıbrıs'ı verdiniz.. Ucu açık müzakere olur mu? Zaten bu Avrupalılar bizi almazlar ki.. Keşke diyorum 18 yaşında olsaydım ve gazeteciliğe yeni başlamış bulunsaydım. Her şeyin bugün başladığını sanıp, bütün bu eleştirileri, özgün, el değmemiş düşünceler olarak değerlendirirdim. Herhalde kimse Kıbrıs'a askeri müdahalenin yapıldığı 1974 Temmuz'unu ve sonra olanları hatırlamıyor. O zaman Ecevit CHP'nin Genel Başkanı ve Başbakan'dı. Necmettin Erbakan da Milli Selamet Partisi'nin Genel Başkanı olarak, CHP-MSP Koalisyonu'nda Başbakan Yardımcısı'ydı. Bizim yaptığımız iki askeri harekat sonunda, bugünkü bölünmüş tablosu çıktı Kıbrıs'ın. Ecevit de "Kıbrıs Fatihi" unvanına sahip oldu ve miğferli posterleri şehirlerarası otobüslerin arka camlarında yurdu dolaşmaya başladı. Erbakan buna razı olur mu sanki? Hemen koalisyon içi kavga başladı. Erbakan ve MSP sözcüleri "Biz Kıbrıs'ın tamamını alacaktık. Ama koalisyon ortağımız bunu engelledi" diye konuşup, Ecevit'in sinirlerini oyma kampanyasını başlattılar. Ecevit de "Nasıl olsa Kıbrıs Fatihi kimliğiyle seçimde herkesi ezerim" diye, Kıbrıs'taki askeri zaferi kalıcı bir uluslararası çözüme dönüştürmek yerine, koalisyonu bozup erken seçim istedi. Bu şekilde Erbakan amacına ulaştı. Derken o dönemde, önce Ecevit'in Erbakan'la koalisyon kurmasından, sonra da "Kıbrıs Fatihi" olmasından ötürü yılmış ve ürkmüş durumdaki Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel, Ecevit'in siyasi yeteneğinin sınırına geldiğini görüp, Milliyetçi Cephe Koalisyonu'nu kuruverdi. Neticede 1977'ye kadar seçim yapılamadı. Kıbrıs harekatı bir askeri zaferken, Türkiye'nin işgalci duruma dönüştüğü bir uluslararası kampanyanın dayanağı oldu. Amerika Türkiye'ye askeri ambargo koydu. İçeride ekonomi iflas etti. Örtülü bir iç savaşa benzeyen anarşi ve terör ortamına girildi. Ve bu dönem 12 Eylül 1980 askeri darbesine dayandı. Şimdi 2004 yılında birileri Erdoğan'ı "Kıbrıs'ı verdin" diye suçlayınca, Ankara'da içinde yaşadığım o dönemi hatırlıyorum. Erbakan koalisyon ortağı olarak "Ben tamamını alacaktım" deyip, Kıbrıs Fatihi Ecevit'i rayından ve çileden çıkarmıştı. Bugün de "Kıbrıs'ı verdin" diye, birileri Erdoğan'ı çıldırtma denemesi yapıyor. Hele şu "Ucu açık müzakere olmaz" benzeri "Laf"lar yok mu? Sanki Türkiye'de siyasetçiler, her şeyin ucunu kapattılar geçmişte. Acaba hangi kamu yatırımı, bitiş tarihi belli olarak tamamlandı mesela? Sen 1963 Ankara Antlaşması'ndan bu yana "Aday adayı" olmaktan öteye gideme. Şimdi hiç olmazsa "Aday" olmak noktasına gelmişsin. Bunu da beğenme. Sonuçta, "AB'ye Erdoğan gireceğine, hiçbirimiz girmeyelim" noktasına dayanmadı mı iş?
|