Şener: Kıbrıs tam üyelikle çözülür
Meclis'te bütçe görüşmeleri geçmişte büyük heyecan yaratırdı. Liderler ekonominin durumundan demokratikleşmeye, yatırımlara kadar çok geniş yelpazede bütçenin durumu üzerinde dururdu. Entelektüel birikimi yüksek laf atmalar ve kürsüden aynı nitelikte yanıtları gelirdi. Genel Kurul salonunun basın ve dinleyici localarında oturacak yer bulunamazdı. Meclis'te dün bu görüntülerin hiçbiri yoktu. Localar da boştu... Zaten bütçe gitmiş, yerine 17 Aralık AB Zirvesi ve Kıbrıs üzerine kurulu genel görüşmeye benzer bir tablo ortaya çıkmıştı. Örneğin, ana muhalefet CHP lideri bir saat süren konuşmasının tam 51 dakikasını AB Zirve sonuç bildirisine ayırdı. Geri kalan 10 dakikasında da yine ağırlıklı olarak IMF ile yeni standby ve bütçeye yansıması üzerine durdu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eleştirilere yanıt verirken odaklandığı konu da AB Zirve sonucundan başka bir konu değildi... Zaten kamuoyu gibi, milletvekilleri de bütçeden çok AB Zirve sonucu üzerine yoğunlaşmıştı. Aslında ortaya çıkan tablo, Türkiye'nin kendi iç çekişmesinden uzaklaşıp bundan sonraki süreçte enerjisini AB'ye vereceğinin en güzel göstergesiydi. Buna karşın, hükümetin de muhalefetin de açmazı Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceği noktasında bütünleşiyordu. Kıbrıs'tan sorumlu Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Sabah Meclis Bürosu'ndaki sohbetimizde 3 Ekim 2005'e kadar sorunun çözülüp çözülmeyeceği sorumuza şu yanıtı verdi: "Kıbrıs'ta tam anlamıyla bir çözüm isteniyorsa, bu ancak Türkiye'nin AB'ye tam üye olduğu gün sağlanabilir. Onun dışında, Ada'daki her iki tarafı da tam anlamıyla tatmin edecek çözümü görmüyorum..." Şener, Kıbrıs konusunda Türkiye'nin yeni bir açılımla çözüm üretip üretmeyeceği sorumuza ise şöyle yanıt verdi: "Bu konuda adım atacak varsa, orta yolu bulup bunu bir plan dahilinde Ada'da referanduma sunan ve Rumlarca reddedilen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olmalı..." Şener, yeni bir girişim olduğu takdirde, bunun da değerlendirileceğinin altını da çizdi.
İletişim-etkileşim Meclis kulisinde sohbet ettiğimiz Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu ise Türkiye'nin tam üyeliğine sıcak yaklaşmayan ülkeler üzerinde duruyordu. Mumcu, Türkiye'ye turist ihraç eden ülkelerde bir sorunla karşılaşılmadığını vurgulayarak söze başladı. Gelen turist sayısının artırılmasından çok, bunun etkileşiminin nasıl sağlanacağı üzerinde durmak gerektiğinin altını çizdi.
ABD faktörü Bundan sonraki hedeflerini de şöyle açıkladı: "AB Komisyonu'nun 6 Ekim'de açıklanan İlerleme Raporu'nda da; 'Kültürel iletişimin ve etkileştirilmesinin stratejik esastan biri olması gerektiği' vurgulanıyor. Tam üyeliğe kadar geçecek zamanda sadece turizm değil, başka araçlar ve yöntemlerle yola koyulacağız..." Bu yapılsa dahi, sorunun dönüp dolaşıp Kıbrıs'a geleceği görülüyor. Sorunun nasıl bir yöntemle çözüleceği konusunda ise henüz bir proje geliştirilmiş değil. Buna rağmen, 17 Aralık Zirvesi'nde Türkiye'nin koşulları değiştirmek için önemli bir adım attığı da kabul edilmeli. Her ne kadar 10 ay sonrasına ötelenmiş olsa da Kıbrıs'ta bir ödün vermeden müzakere tarihi alındı. Kıbrıs'ta Annan Planı'nı tekrar gündeme getirip soruna çözüm bulunmasının tehlikesini devletin zirvesi de görüyor. Çözüm ise Rum kesimine sorunun ortadan kaldırılması konusunda adım attırabilecek ülkelerde bulunuyor. Bunun başında da ABD ve Ada'daki garantör ülkelerden biri olan İngiltere geliyor. Bir de Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine her ne kadar soğuk bir yaklaşım gösterse de Fransa... Nitekim, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac dün Başbakan Erdoğan'a tebrik telefonunda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda her ne kadar tam destek vereceği vaadinde bulunmasa da sorunun çözümü için adım atılması gerektiği görüşünü kayda geçiriyor. Türkiye'nin hiç değilse 10 ay süresince, yakın geçmişte olduğu gibi bütün ülkelerin sustuğu bir olayda ABD'ye karşı efelenmeyi bir kenara bırakması gerekiyor.
|