Erken seçim mantıklı mı?
Kurmaylardan biri anlattı. AKP, her ay 2 temel soru üzerine odaklanan anket yaptırıyormuş. Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz sorusu, AKP oylarının yükseldiğini ortaya koyarken, AB'ye tam üye olmak isteyenlerin oranı ise yüzde 75'lere kadar tırmanmış. Ancak AKP kurmayı; "Bu oran, müzakere süreci başladığında gerileyecek. Final yıllarına doğru AB desteği yüzde 50'lere kadar inecek. Aynı süreçte, AB vatandaşları arasında Türkiye'yi tam üye görmek isteyenlerin oranı ise artacak" diyor. Bu paradoksun nedeni açık: Türk insanı, AB'yi zenginleşme ve büyük medeniyet projesinin üyesi olma isteğiyle destekliyor. Ancak halk şu ana kadar konunun sadece fayda bölümüyle ilgilendi. 2006 yılından itibaren AB üyesi olmaya çalışmanın, maliyet etkileriyle tanışacağız. Tüm kurum ve kurallarıyla iyi işleyen bir piyasa ekonomisi kurmak sanıldığından zor. Öncelikle Başbakan'ın sevdiği terimle, sivil ve bürokratik oligarşinin direnci kırılacak. Bankacılık, sağlık, sosyal güvenlik, tarım gibi neşter atılması gereken sancılı konular çözümlenecek. Her neşter tepki yaratacak, AB karşıtı siyasal taban genişleyecek. Geleneksel tarımın üretim yapısı değişirken, bu alanda kalıcı işsizlik artacak. Conrad Oteli'nin lobisinde karşılaştığımız ve Brüksel'de gelişmeleri yakından takip eden ANAP eski Başkanı Nesrin Nas'ın da, müzakere süreçlerinin ne kadar zorlu geçtiğine dikkat çekerek, "AB komisyon üyelerinin her biri Madrid'e ayak bastıklarında, binlerce kişi tarafından çürük yumurta ve domatesle karşılanırdı" hatırlatması boşuna değil. Gerçekten işimiz çok zor. 3 Ekim tarihinden önce, galiba nisan veya mayısta bir tarama süreci yaşanacak ve Türk müktesabatı ile AB mevzuatı arasındaki uyumsuzluk noktaları tespit edilecek. 100 bin sayfaya sığabilecek çapta bir çalışma yapılacak. Müzakere ile birlikte hukuk sistemimiz (uyumsuz olanlar tabii) değişecek. Lobici Daniel Gueguen tarafından hazırlanan bir rapora göre, üye ülkelerin kanunlarının yüzde 75'ini, AB kaynaklı kanunlar oluşturuyor. Ve Türkiye müzakere sürecinde, Parlamento, Konsey ve Komisyon dışında AB'nin görünmeyen güç odakları olarak adlandırılan 1500'den fazla ihtisas komitesiyle muhatap olacak. Bugün Türkiye'nin yaşayacağı müzakere süreci ile diğer üye devletlerin geçirdiği süreçlerin de farklı olacağı biliniyor. Örneğin bankacılık. Önce bir liste verecekler. Diyecekler ki, kamu bankalarını özelleştirmeden (mevduat bankacılığı yapan) bankacılık konusu müzakere edilmeyecek. Yani çok temel noktaları düzeltikten sonra o konuyu müzakere edeceğiz! Ve her değişiklik, 25 üye ülkenin ilgili bakanları tarafından, (tarım ise tarımdan sorumlu, bankacılık ise finanstan, sağlık ise sağlıktan sorumlu) tek tek onaylanacak. Hükümetlerarası konferanslar gerçekleştirilecek. Anlayacağınız Türkiye'nin her yerinden tepkiler yükselecek. Şüphesiz AKP yol haritasına uygun hareket ettiğinde ne tip siyasal tepkilerle karşılaşacağını hesaplamıştır. Bu dikkate alındığında acaba AKP, henüz AB'nin faydaları konuşulduğu ve yelkenleri şişiren AB rüzgarı zayıflamadan bir erken seçim kararı alabilir mi? Pek çok kişiyle konuştum. Seçim akla yakın gözükmekle birlikte Nesrin Nas, "Ben ihtimal vermiyorum. AKP, 3 Ekim tarihine kadar şart olarak sunulmasa da Kıbrıs sorununu çözmek isteyecektir. Seçim demek, her meydana Kıbrıs'ı taşımak demektir. Muhalefet meydanlarda, Tayyip Erdoğan'a 'Kıbrıs için Avrupa'ya ne söz verdin. Kıbrıs'ı nasıl sattın?' diye yüklenecek. Bu riski alabileceklerini sanmıyorum. AKP, AB yolunda alkışlanması gereken politika izliyor. Erken seçimi kazansa bile, Kıbrıs için vakit kaybetmek demek, müzakere sürecinin geç başlaması anlamına gelir.'' Yine de bir erken seçim ihtimalinin bugünlerde sıkca speküle edileceğini düşünüyorum.
|