| |
Büyük yürüyüş
Turgut Özal, AB'ye tam üyelik süreci için, Aşık Veysel'in şiirinden esinlenip "uzun, ince bir yol" benzetmesini yapmıştı... Öyle bir yol ki... Dikenlerle, engellerle dolu. Ve tuzaklarla. Ama "büyük yürüyüşler" hep böyledir. Hele yürüyüş "iki yüzlü, çifte standartlı" Batı yönüneyse...
Mao'nun büyük yürüyüşü 368 gün sürdü. 325 gün "gündüz, gece" yüründü. Günde ortalama 40 kilometre yol alındı. 18 dağ silsilesi aşıldı. 24 akarsu geçildi. Ve yola çıkan her 100 kişiden sadece 7'si yürüyüşü tamamlayabildi. Zaten öyle olmasaydı, o yürüyüş tarihe geçer miydi?
Türkiye'nin "uzun yürüyüşü" 12 Eylül 1963 Ankara Antlaşması ile "resmen" başladı. 41 yıl, 3 ay, 5 gündür sürüyor. 15 bin günden fazla. Arada duraklamalar da oldu. Çelmeler de. Oyalamalar da. Son dakikada kıvırtmalar da. Ama her şeye rağmen, Türkiye'nin büyük yürüyüşü sürüyor.
Mao'nun "ihtiyar adam" söylemi tam bir "siyaset klasiğidir." Mao bunu ilk kez Yenan'da, parti okulunda söylemişti. Bu bir "efsane." "Kahramanı" Yu Kung adındaki ihtiyar. Yu Kung bir gün evinin önündeki koca dağı devirmek ister. Ve kazmaya başlar. Komşuları, ihtiyarla alay ederler. "Koca dağ yok edilir mi" diye. Yu Kung, komşularına şöyle der: - Dağ büyüyecek değil ya... Yeter ki ben, çocuklarım, çocuklarımın çocukları dağı yerle bir etmekten yılmayalım.
41 yıldır yılmadık. Batı "bizi oyalamayı" iyi biliyor. "Uyutmayı" da. Yıllarca "bunu başardıklarını" itiraf etmeliyiz. Ama yine "yılmak yok." "Hak aramaya" evet, "dik durmaya" evet, "büyük yürüyüşe" evet. Yılgınlığa "hayır."
Alıştık, yıllardır zaman zaman "temcit pilavı gibi" aynı konu pişirilip pişirilip önümüze konur: "Kıbrıs." Sahi, Batı bu konuda ne kadar samimi? Batı, Kıbrıs sorununun "neden çıktığını" bilmiyor mu? Bildiği halde ne diye "en kritik süreçlerde" aynı faturayı masaya sürüyor? Nedeni "iki yüzlülük."
Sırplar genç, ihtiyar, kadın, erkek demeden katliama girişmeseydi... Batı, Balkanlar'a müdahale eder miydi? Rumlar, Kıbrıs'ta "beşikteki bebekleri" kurşuna dizmeselerdi... Türkiye, Kıbrıs'a müdahale eder miydi? Batı, "bunları" bilmez olur mu? Bilir, bilmesine de... "Ah şu çifte standardın gözü kör olsun."
Dün Brüksel'de yolumuza konan "son dakika dikenleri" bize sürpriz olmadı. Zira önümüzde, AB Adalet Divanı'nın, Türkler lehine verdiği, "22 mahkeme kararı" duruyor. "Tapu gibi" kararlar. "Bağlayıcı." Ama, Batı ülkeleri yıllardır bu kararları uygulamamak için bin bir dereden su getiriyorlar. Dün Brüksel'de "son dakikada" bin bir dereden su getirdikleri gibi.
Evet, ne demişti Turgut Özal? Ne kadar yürümüştü Mao? Yu Kung dağı devirmek için nasıl yılmadan kazma sallamıştı? Bu bir büyük yürüyüş. Kolay olacağını kim söyledi?
|