kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Geçmiş olsun...

(Brüksel)
Galiba, önce şöyle düşünmeli:
1.Masayı terk ederek ülkeye dönen bir başbakan mı tercih ederdiniz?..
2.Masada koşulları sonuna kadar zorlayarak, büyük dikenleri temizlenmiş ama elbette hala dikenli bir AB bahçesine girerek dönen mi? Birincisi olabilirdi. Olmaya çok yakın seyretti.
Fiilen, Başbakan'ın yerinden kalkıp "Ben gidiyorum" demesiyle neredeyse oluyordu. Yakın çevresinden kimilerinin de "kabul edilemez" demesiyle bavul hazırlığı kapıya dayandı; heyette son ana kadar zorlamaktan yana olanların telkiniyle, Blair, Schröder gibi liderlerin çabalarıyla masa daha sıcak kılındı.
Elbette herkes, varılan uzlaşmaya bakarak kendi yorumunu yapacak.
"İçeriden" bir diplomatın deyişiyle, "Bundan çok daha kötüsü de olabilirdi; Başbakan bundan daha fazlası için de bastırabilirdi."
Lakin, şunu söyleyebilirim: Aşağılandığını düşünerek AB'nin dış kapısından içeri yönelmekten bile vazgeçme aşamasına gelmiş, getirilmiş Türkiye, bir krizin de eşiğinden döndü.
Başbakan ve hükümet ve Türkiye, kendi deyişleriyle, "başardı".


AB'nin, çeşitli ülke kaprislerinin ve korkularhatta nefretlerinin harmanlamasçbirdenbire en yükseklere koymassonucunda...
"eşe önce kaybettirip sonra buldurdular" da diyebilirsiniz.
Ancak, hala epey uzun ve engebeli duran AB yolunun bir "eşek" yahut bu yolda çeşitli bedeller ödeyerek ve çeşitli tavizler alarak tutunmaya çabalaman"eşeklik" olup olmadda samimi bir karar vermek gerek.


Aslında Türkiye, "kırmızı çizgim" dediği Kıbrıs meselesinde köşeye sıkıştırılarak, sabrı, taviz kapasitesi ve kararlılık açısından sınanmak istendi.
Handiyse, çizgiyi morartmak üzere.
Ve buradaki kapanın içinde boğuşurken, muhtemelen diğer sorunlardaki itiraz kabiliyeti de budanmak istendi.
Hemen söylemeli: Kıbrıs'la ilgili gelinen nokta artık "pembe çizgi" dir.
Adına şimdilik tanıma denmese de, sözlü vaat uyarınca, (eğer yeni mucize formüllerle birleşme olmazsa) Rumların Kıbrıs'ını "bir gün" tanımak zorunda kalacağınız bir sürecin içindesiniz artık.
Kazanım? Bunu, dayatıldığı gibi hemen yazılı bir taahhüde dönüştürmemek... "Bu tanıma değildir" deme fırsatını elde etmek... Başka kanallardan adil bir çözüm için yürütülebilecek bir süreç için zaman kazanmak... En azından 3 Ekim'e kadar Kuzey'in tecridini kırabilecek çözümler için bastırabilme fırsatı.
Taviz alınmış ve verilmiştir. Türkiye artık, bir "AB üyesi" ni zaman içinde tanıma zorunluluğuyla birlikte, Kuzey'in haklarını da daha çok kovalamak sorumluluğu içindedir.


Gerisi, burada daha önce "uzlaşma sa en ideal hal" diye tan"Kim öle, kim kala" süreci.
Biletinize "her an trenden at diye yazüstünüze şimdiden bir lanetli gömlegiydirilmek istenirken, trende yolculubeceremeditakdirde kendi arzusuyla atdiye yaz
şçileri hiçbir zaman serbestçe dolaşamaz diye yazistenirken, herhangi bir ülke "lüzum görürse" diye, bir kibarlyap
"Kriterler" gibi mubir ifade, çok sevdipek benimsediKopenhag kriterleri" diye somutlaşt


"Büyük zafer" görmek isteyen de, "yenilgi" saymak isteyen de, o zaviyelerden bakabilir. İleride her iki zaviyeyi de kuvvetlendirecek çok şey olabilir.
Ama unutulmamalı ki, sadece uzun bir müzakere sürecinin yoğun ve gergin son dakikalarında önemli bir uzlaşmaya varıldı.
Orası, Türkiye'yi istemeyen Avrupalılarla, AB'yi istemeyen Türkiyeliler arasında, adaletin, hukukun, huzurun, mücadelenin de uzlaşmanın da demokratik bir mana kazanabileceği bir imkan ve ihtimaller diyarında yolculuk.
Türkiye'den vazgeçemeyen Avrupalılarla, Avrupa değerlerine vurgu yapan "bizimkiler"in, "tarihi bir kimya"nın ufku için tarihi adım attıkları an.
Bir de, "ulusal sevinç"in sadece Borsa'da kazananların cebinde bayramla kalmaması, toplumsal bir ufkun açılmasına vesile olması gereken an! Aslında, bu dünyada önemli bir an.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tarihin gölgesinde   / 17-12-2004
 Avrupa Mahallesi   / 16-12-2004
 Yanlış anlama!   / 15-12-2004
 Farklılık hazmı   / 14-12-2004
 Hafızadan notlar   / 13-12-2004
 3 yıl önceydi...   / 12-12-2004
 Bahçelerde maydanoz   / 10-12-2004
 Karışık duygular   / 09-12-2004
 Evrim ve devrim   / 08-12-2004
 Alakasız bir olay   / 07-12-2004
ERDAL ŞAFAK
5 yıl yeter ama
Bir yandan Türkiye'nin...
UMUR TALU
Geçmiş olsun...
(Brüksel)
Galiba, önce şöyle...
ERGUN BABAHAN
Erdoğan'ın zaferi
Sabaha karşı gazeteden çıkıp eve...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Tarihten yapraklar
"Sakalı uzamış insanlar,...
Türk korumalara Irak'ta çapraz ateş
Bağdat Büyükelçiliği'ni korumak üzere giden Türk özel harekât ekibi...
Siyam ikizleri sokağa terk edildi
Çin'de birbirlerine göğüslerinden yapışık doğan terk edilmiş...
Derbider Cimbom: 0-0
Derbider Cimbom: 0-0
G.Saray, geçen haftaki Fenerbahçe zaferinin sarhoşluğuyla çıktığı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu