Menderes ne istiyor?
Şu meşhur "Kürtler ne istiyor?" başlıklı ilan belli ki çok can sıktı! "Yaman çelişki"den, kopukluktan, hatta, "Frankofon" oyundan dahi söz eden var... Sonucu bekleyip göreceğiz... Ama bekletmeye gelmeyecek bir "muhabbet"i aktarmam gerek!
Menderes Samancılar da imzası(!) olanlar arasındaydı biliyorsunuz... Menderes'i, yıllardır tanırım, iyi dostumdur, çok sever ve tertemiz yüreğini hep alkışlarım.. 70'li yılların başından bu yana, "tırnak kazıya kazıya" sürdürdüğü aktörlüğüne de saygı duyarım... Hatta, uzun zaman pek çok sinema filminde oynayıp, ödül almasına ve muhteşem roller üstlenmesine rağmen, son yıllarda, sadece "Asmalı Konak'ın Kirve'si" olarak anılmasına da bozulanlardanım... Bu arada, Menderes'in sinema çizgisinin yanı sıra, sorumlu bir yurttaş olarak hem sektörü hem de "kanayan yara"lar adına gösterdiği kararlılığı gözlemleyenlerdenim de.. Geçmişte, Sinema Emekçileri Sendikası'nda olduğu gibi, son yıllarda da yönetiminde bulunduğu Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği'nde meseleleri, "yüksek ses"le, sözünü sakınmadan ve heyecanla haykıranlardan biridir Menderes... Bazen işsiz, yani rolsüz kalmayı göze alarak hem de... (Anlatmıştır, bilirim, çok iyi aktör olmasına rağmen , muhalif ve sert çıkışlarından dolayı yıllarca rol verilmemiştir Samancılar'a..) Fakat, Menderes, son günlerde çok üzgün... Kim bilir, belki de ilk kez "keşke" diyor...
Ortalığı karıştıran ve yangın yerine dönen Dolmabahçe'deki galanın ertesinde (mağdurlardan biri ya) bir tesadüf karşılaşıp "geçmiş olsun" diyecek oldum da.. "Benim sıkıntım yangından da mühim Nebil. Keşke, telefonun diğer ucundaki dostuma inanıp, 'yerime imza atabilirsin!' demeseydim" diye imza konusunu açtı birdenbire.. Dinledikçe şaşırdım, şaşırdıkça, kızdım.. Ve ortaya, insan hallerimize dair garip ve komik bir örnek daha çıktı... Şu imza işinin nasıl işlediğine de! Bir kere (kendisi de alaturkalığı ve hatasını kabul ediyor!) güya, bunca yılın Menderes'i, telefonda iki cümle dinliyor: "Menderes Gardaş, demokratik iyileştirmelerin çabuklaştırılması, bir de boşaltılan köylerin yeniden yerleşime açılması konusunda imza topluyoruz. Var mısın?" Menderes, "bir görüp okuyayım" diyecek oluyor.. Telefonun ucundaki ses.. "Yahu vakit yok, basın toplantısına yetişecek, sonra okursun merak etme!" diyor.. Menderes, kısa bir es sonrası.. "İyi gardaş bas imzayı o halde!" demek durumunda kalıyor.. Böylece, kişisel tarihine, bir satırını dahi okumadığı, nerelere gideceği ve diğer isimleri belli olmayan bir metne imza atmak giriyor..
Ve hafta içinde, bilinen "Herald Tribune" ilanı patlıyor... İlan patlamakla kalmıyor, metnin değiştiği, 'Kürt vatandaşlarına Avrupa ülkeleri yurttaşlarına tanınan ya da bizzat Kıbrıs Türkler'i için talep edilen haklara eşdeğer hakların garantisi" bölümünün eklendiği iddia ediliyor... Ve tüm bu olup bitenlerden sonra, Menderes, hani deyim yerindeyse uykuları kaçıyor, canı sıkılıyor ve okumadığı, ilan olarak bir yabancı gazetede yer alacağını bilmediği, bir metne imza atmanın pişmanlığının yanı sıra... İnanmadığı bir fikre, yani 'otonomi" diye özetlenen görüşlere sahipmiş gibi görünmenin üzüntüsünü de yaşıyor.. Özetle, "Tamam hatalıyım, pişmanım okumadığım bir metne imza attığım için ama telefondaki arkadaşım hiç söz etmemişti o bahsi geçen "özerklik" bölümünden, hatta sonra duydum ki o da bilmiyormuş. Söylenmiş olsaydı kesinlikle 'yerime imza at!' demezdim.. Çünkü kesinlikle o satırların tek kelimesine inanmıyorum. Kardeşliğe, bütünlüğe ve aynı topraklarda bir arada yaşamaya inandığımı bin yıldır söylüyorum. Üzüldüm, çok üzüldüm!" diyor..
Evet, "ol hikâye Menderes!" kısaca böyle... Bana düşen Menderes'in bu üzüntüsünü paylaşmak, "Kürtler Ne İstiyor?" ilanı sonrası Menderes'in ne istediğini aktarmak.. Bir de imza atmaya dair "dost-düşmanın kulağına küpe" niyetine geçecek minik bir belge..
|