|
|
Bu çiftlikte Tiny yok
Anasının, "Ağustos'ta ekilen darıdan, oğul vermeyen arıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez" sözüyle büyüyen kadın, henüz gün bile doğmadan uyanır. Her gün olduğu gibi. Zaten tüm gece tam olarak ısınamadığı ince şiltenin altından sıska bedenini çıkarır. Kapıyı açar, dışarısı buz gibidir. Korktuğu başına gelir, elini yüzünü yuğmak için gittiği su dolu kovanın başında yine aynı manzarayla karşılaşır. Gecenin ayazında kovadaki su buza kesmiştir. Kovayı alır, eve girer. Ev dediysem, tek gözlü bir dam. Köşede ev ahalisinden sayılan aynı zamanda doğal ısıtma görevi gören bir keçi, bir koyun. Uyuyan çocuklarla en az kendi kadar sıska kocasını ve de kocasının yatalak anasını uyandırmadan ocağı yakar. Ev halkı sofraya oturmadan, eline yüzüne çarpacak ılık su bulsun ister. Sofra dediğini kurmak da öyle çok zaman istemez zaten. Üç parça yufka, bir topak çökelek. Küçük oğlan uyuduğu yerden gözüne pek iyi görünmez. Bebeyi, günlerdir kuru bir öksürük tutmuştur ki, yeri göğü inletir. Sanırsın büyük adamdır da, öksürdükçe ciğeri sökülür. Ocağın yanında bulgur çuvalının altına sakladığı kavanozun dibinde kalan son kaşık balı da çıkarır. Oğlana şifa niyetine koyar sofraya. Kocası uyandığında balı görür de, "Kız bu ne elibolluk, bayram değil seyran değil, soyka kalası?" der mi diye de düşünmeden etmez. Gerçi garibim o da eski kocası değildir ki artık. Geçen yıl yakasına yapışan mendebur hastalık adamının iliğini kemiğini eritmiş, evin direğini hepten güçten kesmiştir. Çocukların, yatalak ananın, hasta kocanın, evin en değerlileri keçiyle koyunun, boğazlarından geçecek her kaşık aşın, evin her tür işinin yükü onun üzerindedir. Ne şikayet etmek ne yerinmek ne gocunmak aklına bile gelmez. Ev halkını uyandırdıktan, doyurduktan, sofrayı kaldırıp, evi süpürdükten sonra, gün doğarken ırgatlık yaptığı tarlaya yürür. Yolda yine, doyduğuna, doyurduğuna ve de doğurduklarına şükreder. Hele küçük oğlanın öksürüğü de bir kesilsin, yanakları yine pembe pembe olsun. Babasının düştüğü derde düşmemiş olsun.. Hey gidi.. İşte o zaman keyfi yerine tam gelecektir ki o kadar olur. Sessiz sessiz bir türkü tutturur, toprağın soğunu olduğu gibi hisseden ayaklarını yere daha bir sağlam vurur: "Eliiiif dedim, beee dedim.. Kız ben sanaaa neee dedim..." HHH Yok sevgililer günü, yok öpüşme günü, yok o günü , yok bu günü.. Al işte.. Birleşmiş Milletler tarihi belirlemiş: 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü. Bu ülkenin bütün Elif'leri.. Kimse kutlamazsa, a-ha ben kutluyorum. Hem de kalbim titreyerek.. Gününüz kutlu olsun. Çok yaşayın siz!
|