|
|
Onlar doktorların sevimli yardımcıları
Türkiye'de hem hippoterapi (atla terapi), hem de yunuslarla terapi konusunda ciddi adımlar atılıyor. Antalya'da birkaç merkez açıldı bile.
Yunuslar, atlar ve köpekler... Bu sevimli ve sadık dostlarımız aynı zamanda doktorumuz, psikoloğumuz ve terapistimiz olabiliyor. Dünyada çok yaygın olan bu terapiler, ülkemizde yeni yeni tanınıyor. Özellikle hipoterapi (atla terapi) uygulamaları dikkat çekiyor. Yunus terapisi konusunda da Antalya'da birkaç merkez hizmet vermeye başladı. Ancak pet hayvanlarının terapi konusunda kullanımı yok denilecek kadar az.
İNSANCIL BİR TEDAVİ ORTAMI İÇİN Öğrenme yeteneğinin artırılması, adaptasyon ve sosyalleşme, çeşitli psikiyatrik hastalıklar ve hatta AIDS hastaları için düzenlenen birçok terapi programında hayvanlar kullanılabiliyor. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tamer Dodurka, hayvanlarla rehabilitasyonun okul, hapishane, bakım ve huzurevi gibi yerlerde uygulanabileceğini söylüyor. Dodurka, bu uygulamaların 1792 yılında başladığını vurguluyor: "Ev hayvanlarının, psikiyatrik hastaların motivasyonunu yükselttiği; bir köşeye çekilmiş ve tedaviyi reddeden hastaların ilgisini çektiği ve terapiye katılımını artırmada yarar sağladığı gözlenmiştir. Amerika'da, şuurunu kaybedip cinayet işleyenlere hayvan terapi programı uygulanmıştır. Belli bir deneme periyodundan sonra, suçluların kafesteki kuşlara bakmalarına izin verilmiştir. Bu girişim, enstitüdeki şiddeti azaltmış, çalışanların dahi hastalarla ilgilenmesini artırmış ve hastaların terapiye cevap vermesini sağlamıştır. Bu tür tedavilerden beklenen en büyük etki, hastaneler, cezaevleri veya yaşlı bakım evlerinde daha insancıl bir tedavi ortamı yaratmaktır." 1966'da Norveç'te özürlüler için bir rehabilitasyon merkezi kurulduğunu söyleyen Dodurka, at ve köpeklerin, uygulanan tedavi rejimlerinin önemli unsurları olduğunun altını çiziyor: "Maalesef ülkemizde bu uygulamalar hemen hemen hiç yapılmamakta. Türkiye'de Sosyal Hizmetler Müdürlüğü veya birkaç ilgili araştırmacının dışında yapılan girişimler hemen hemen yok gibi. Bunun üzerine gidilmeli."
Neslihan Tunç
|