Rusya hâlâ önemli
Türkiye, ne yazık ki, Rusya'yı Amerika ile savaşı kaybetmiş eski bir süper güç olarak değerlendiriyor. Amerika ve Avrupa Birliği desteği sayesinde Rusya'nin taleplerine gereken önemi vermeyebileceğini düşünüyor. Ankara, sürekli olarak Kuzey Irak'taki PKK varlığı nedeniyle Washington'u sıkıştırıyor. Başbakan Erdoğan'dan Genelkurmay Başkanı Özkök'e, Dışişleri Bakanı Gül'den Genelkurmay 2'nci Başkanı Başbuğ'a kadar bütün üst düzey yetkililer, Amerika'nın PKK'ya karşı gereken önlemi almamasından duyulan rahatsızlığı her fırsatta gündeme getiriyor. Ankara, Amerikan yönetimine sürekli ve de haklı olarak "Güvenlik konusunda duyduğumuz hassasiyeti anlamıyorsunuz" şikayetinde bulunuyor. Oysa aynı Ankara komşumuzun Çeçenistan'daki terör konusundaki hassasiyetini anlamak konusunda yeterli duyarlılığı göstermiyor. Rusya, Çeçenistan'da ayrılıkçı bir yönetimle mücadele ediyor. Bu hareket şu anda temelde dini motif olarak kullanan gruplar tarafından yönlendiriliyor. Bu gruplar Moskova'da tiyatro basmaktan, Beslan'da masum çocukların ölümüne kadar varan bir dizi eylemden kaçınmayan insanlardan oluşuyor. Moskova yönetimi de, dünyanın bugünkü ortamında İslami köktendincilere duyulan tepkiden de yararlanarak sert bir bastırma politikası izliyor. Çeçenistan'da insan hakları açıkça ihlal ediliyor ama herkesin aklında televizyonlara yansıyan çocuk cesedi resimleri ve görüntüleri kaldığı için kimse Çeçen davasına destek olmuyor. Bu durumda destek, aralarında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da bulunduğu kimi sivil toplum örgütlerinden geliyor. Afganistan ve Bosna'da savaşmış kimi Türk vatandaşlarının şimdi Çeçen davasına destek verdikleri bir sır değil. Moskova da her fırsatta Ankara'ya bu konudaki rahatsızlığını iletiyor. Putin'in Ankara ziyaretinin bu konuda yeni bir adım atılmasını sağladığı anlaşılıyor. Putin'in "İki ülkenin terörle mücadele konusundaki yaklaşımlarının aynı olduğunu" belirtmesi ve "Türkiye'ye terörle mücadelede verdiği manevi ve siyasi destek konusunda teşekkür etmesi" bu yolda önemli bir engelin aşıldığının göstergesi. Türkiye gibi terörden acı çekmiş bir ülkenin, en büyük komşusunun güvenlik kaygılarına ilgisiz kalması beklenemezdi. Aynı işbirliğinin Boğazlar konusunda da geliştirilmesi gerekiyor . Bunu tek taraflı protestolarla değil, Rusya'nın özgün koşullarını da dikkate alarak, anlaşma yoluyla çözmek komşuluk ilişkilerine yakışan bir tavır olacaktır. Avrupa Birliği yolunda adım atan Türkiye'nin bütün komşularıyla iyi ilişkiler içinde olma gereği herkesin uzlaştığı bir nokta. Bu iyi ilişkilerin en büyük komşumuzdan esirgenmesi düşünülemez bile. İstikrarlı ve güçlü bir Rusya, Türkiye'nin çıkarınadır. Yüzyıllardır aynı coğrafyayı paylaşan bu iki eski imparatorluğun, özel ittifak ilişkileri içinde olması, hem iki ülke hem de bölgenin güvenlik ve istikrarı açısından büyük önem taşımaktadır. Ankara'nın Rusya'nın dünyadaki yeri ve önemi konusunda gerçekçi bir değerlendirme içinde olması ve bu öneme uygun ilişkiler geliştirmesi gerçekçi bir yaklaşımdır. Türkiye'nin hızla değişen dünyada güçlü ve güvenilir komşusu olması, hem geleceğe daha güvenli bakmasını sağlayacak, hem de Avrupa Birliği ülkelerinin AB'nin sınırları konusunda duyduğu kaygıları azaltacaktır.
|