|
|
|
|
|
Yeni MGK'da yeni bir belge
|
|
Bugün hiçbir basın kurumuna ambargo uygulamadan kapılarını açacak olan sivil MGK'nın ilk işi Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni 11 Eylül eksenli olarak güncelleştirmek.
Sivil MGK'nın ilk işi gizli siyaset belgesi
MGK, 71 yıl sonra ilk kez bugün kapılarını açıyor. Sivil MGK, think-tank olarak yapılanıyor ve 'gizli anayasa' da güncelleniyor.
Milli Güvenlik Kurulu 71 yıllık tarihinde bugün ilk kez kapılarını açarken, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi de değişiyor. 1 Ekim'de göreve başlayan MGK'nın ilk sivil Genel Sekreteri Büyükelçi Yiğit Alpogan, kurumu şeffaflaştırmak için bugün basın ve yabancı ülke büyükelçiliklerinin de davetli olduğu büyük bir "parti" veriyor. Daha doğrusu MGK tanıtım toplantısı. Atina'daki başarılı görevinden sonra Türkiye'nin en büyük milli güvenlik bürokrasisinin başına oturan Alpogan'a göre, MGK devlet içinde "think-tank" işlevi gören, temel politikalar ve tehdit değerlendirmeleri yapan bir "beyin" olacak. Şeffaflaşan yeni MGK, bir ölçüde ABD'deki Ulusal Güvenlik Konseyi'ne (National Security Council) benziyor. ABD Başkanı'na bağlı bu kurum nasıl diğer bakanlıklarla koordinasyon içinde politikalar üretirse, Başbakanlık'a bağlı olan MGK da benzer bir işlev görecek. "Tahlil", "sorgulama" ve "analiz" yapan kurumların azlığından yakınılan Ankara'da, MGK'nın think-tank'leşmesi, önemli bir gelişme olarak görülüyor. MGK, Başbakanlık dışında Alpogan'ın esprili bir tarzda "müşterilerimiz" dediği diğer bakanlıklar ve TSK'ya da hizmet veriyor. Örneğin 6 Ekim İlerleme Raporu açıklandıktan sonra gece gündüz çalışan MGK personeli, İlerleme Raporu'nun ilk analizini devlet kademelerine ("müşterilere") gönderen kurum olmuş. Rapordaki "Alevi azınlık" ve "Kürt azınlığı" ibarelerinin gelecekte Türkiye için sorun yaratabileceğine dikkat çeken MGK, buna karşın genel analizinde raporun "olumlu" yönünü vurgulamış. Özetle MGK'daki analistler, müzakerelerin "ucu açık" olabileceği, gerekirse askıya alınabileceği gibi konuların büyük mesele olmadığını, önemli olanın müzakerelerin başlaması olduğunu söylemiş. 'Milli güvenlik siyaseti' ile uğraşmasına karşın MGK sanıldığı gibi askeri bir kurum değil. Çalışanların çoğu sivil.
NE DEĞİŞİYOR? Son aylarda MGK'nın diğer bakanlık ve devlet birimleriyle ortak yürüttüğü iki kritik çalışma var. Biri 17 Aralık'a ve ABD sürecine hazırlık, diğeri ise Türkiye'de nice zamandır "gizli anayasa" diye anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin "güncelleştirilmesi." Düzenli aralıklarla yapılan bu süreç, iç ve dış tehdit algılamalarının değişimiyle "temel stratejiler" ve "uygulama" olarak iki ayaktan oluşuyor. Eski MGK öneri belgesinin hazırlanmasında rol oynayan strateji uzmanı Faruk Demir'e göre, siyaset belgesindeki "tehdit değerlendirmesi" ve "uygulama başlıkları" düzenli olarak değişse de, "temel stratejiler" bölümü daha az dokunulan noktaları içeriyor. Türkiye'nin AB'yle müzakere süreci, bu sürecin "iç güvenlik" sürecine etkilerinden tutun da, komşularla ilgili tehdit değerlendirmeleri, siyaset belgesinin "güncelleşebilen" bölümlerinden. Hükümet kaynaklarına göre, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da "irtica" ve "bölücülük," "iç tehditler" arasında yer alacak. Ve yine "mezhep ayrımcılığı" uyarıları yer alacak. Devletin temel yapılanması, bireye bakışı ve fonksiyonlarıyla ilgili bölümler ise siyaset belgesinin daha "kalıcı" unsurlarından. Buna karşın yeni belgenin dış politikadaki dört değişimi yansıtması bekleniyor. 1. "Asimetrik terör" tehdidi, 11 Eylül sonrası Türkiye'nin iç ve dış tehdit değerlendirmesinde önem kazandı; 2. Suriye, 1998'da imzalanan Adana mutabakatı sonrası güvenlik ortamında varılan iyileşmeyle tehdit ortamında aşağı indi; 3. İran'ın nükleer programı ve bunun uluslararası arenaya yansıması; 4. Irak'ta terör ve iç savaş tehlikesinin Türkiye'nin güneydoğu sınırında endişeli gelişmeler olarak yansıması.
|
|
|
|
|
|
|
|
|