Yemekten korkmayalım sağlığı bozmayalım!
Bu ne ıstırap bu ne baskı Yarabbim. Ortalığı Safinazlar bastı. Hani şu Temel Reis'in kürdan bacak, çöpten kadın sevgilisinden yani... Kız toplantılarının bile tadı kaçtı. Nerede abur cuburları yığıp, kahve falları baktığımız, en çikolatalı çileklisinden milföy pastaları tıkındığımız günler? Ahh ah... Şimdi yok tavuk ızgara, yok Akdeniz Salata, kepekli kek falan. Ağız tadıyla yemek yiyemiyoruz, yesek de kurşuna diziliyoruz. Misal; tam şöyle ketçapa bana bana patates kızartmasını gömecekken "Ohh bakıyorum pek iştahlıyız", "Artık akşama bir şey yemezsin" ya da "Kızım göbek yaptın bilmiyorum yanii" çekiverirler. Eskiden pek takar, bozulurdum... Ama gençliğimin en nadide günleri annemle mücadeleyle geçince, bugün vız gelip tırıs gidiyor bana elalemin lafları. Annem güzelliğine, süsüne pek düşkündür. Allah'ı var fiziksel manada bana taş çıkartır. Ama yorucudur, zordur her lokmanın sayılması, peşinden "Kızım yüzüne renk gelsin" çığlıklarıyla allıkla kovalaması... Hırpalar yani. Ya benim gibi koyverdim gitsin muhabbeti yaparsın ya da akıntıya kapılır kafayı sıyırırsın. Çünkü test ettim onayladım; bu işlerde, elini veren kolunu kaptırır. Göz altı kremiyle açılışı yapar, iki sene sonra diz kapağına ayrı, ensene ayrı krem sürmeye başlarsın. Daha da beteri; estetiktir. Ne kadar erken bulaştın o kadar ayvayı yedin demektir. Yahu geçen gün ilkokuldan bir kız arkadaşıma rastladım. Kızın yanında Azra Akın halt etsindi. Öyle bebek, öyle tatlıydı. Ana! Bizim kız gitmiş yerine yaratık gelmiş. Dudaklar ördek, yanaklar Bülent Ersoy, saçlar Petek Dinçöz olmuş... Ve kız, yirmi dört yaşında. Zaten botoks yaşı on altıya da düşmüş. Ne diyeyim? Hayırlı işler, bol şişmeler... Neyse yememek konusuna dönersek; araştırdım, soruşturdum, şahit oldum ki baston yutmuş misali genç kızların birçoğu hasta, hem de ciddi hasta. Geçenlerde arkadaşlar yemekteyiz, masadaki hoş bir kardeşimiz önüne geleni ısmarladı. Soğan halkaları, peşine etli mantarlı dürüm, peşine çikolata soslu kek. Yuhtu... Bu kadar da yenmezdi... Agop'un Kazı'yla bir bağlantısı mı vardı? Derken kız tuvalete gitti. On beş dakika sonra gözler kızarık, hafif mahçup döndü masaya. Anladım, bizimki kıtlıktan çıkmış gibi yiyip, kustu işte. Kimse farkında değil ama ben üniversitedeki kankamdan tecrübeliyim. O da lokumdu ve takmıştı kafaya oram çıktı, buram çıktı meselesine. Onun bir yeri çıktıysa biz 'Akrep Nalan'dık ya! Yer yer kusar, sonra pişmanlıktan ağlar, bir daha kusmayacağını söylerdi. Ama ne zaman morali bozulsa tekrar tekrar kusar, tutamazdı kendini... Beslenme uzmanı Selahattin Dönmez'e sordum; hadise tamamen psikolojikmiş: Kişi kendinden memnun olmayınca, kendine güvenmeyince, haa ve de "Ya zayıfsın ya da hiç" sloganları beynimize kazındıkça olacağı buymuş. Çok tehlikeliymiş çoook. Kaç zamandır diyet konusunu araştırırken blumia (yiyip kusma) ve anoreksia (yemek yememe) olayına da dönüp dönüp denk geldim. Bilinçsiz diyetlerin varacağı noktalardan ikisi bunlar. Blumia'da yemek yeme arzusunun önüne geçemeyip pişmanlıktan yediklerini kusuyorsun, Anoreksia'da zaten yemek yemiyorsun, bir bezelye tanesi bile doymana hatta gidip kusmana yetiyor... Sonrası doku ve kas kaybı, unutkanlık, potasyum eksikliği, depresyon, karşı cinse ilgi kaybı falan... Dahası ölüm... Neymiş daha zayıf görünecekmişiz, neymiş imaj her şeymiş. Çok fena diyorum kızlar! Sizleri korkmadan, her lokmanın kalorisini saymadan, sağlıklı yemek yemeğe davet ediyorum. Haaa unutmadan aileler, büyükler konuya aman dikkat! Demedi demeyin yani...
|