Çağdaş kölelikten ancak kayıtdışılıkla mücadele kurtarır
Önce dünkü yazımızın sonundan başlayalım. VictorHugo'nun "Borç,köleolmanınbaşlangıcıdır" sözüyle noktalamıştık. Dün akşam da EskiçağBilimleriEnstitüsü'nün toplantısında MahfiEğilmez'in "Hitit dönemi ekonomisi" konulu sunuşunu dinledikten sonra borçlanmadan yola devam etmek farz oldu. Eğilmez, Anadolu topraklarında 3.200 yıl önce ilk büyük imparatorluğu kuran Hititler'in ekonomilerini ayakta tutmada kölelerin büyük katkısı olduğunu belirtti. Başkent Hattuşa'da 40 bine yaklaşan nüfusa karşılık bir ara 15 bine yükselen kölenin varlığına işaret eden Eğilmez, kölelerin savaşlarda esir alınanlar, borcunu ödemeyenler ve bazı mahkumlardan oluşturulduğunu söyledi. Hititler'deborcunuödemeyeninailesindenbirinialacaklıyaköleolarakvermekzorundaymış.Yaniborçilekölelikarasındakiilişkiningeçmişivetemelivar. Gelelim asıl sorunu oluşturan devlet borçlarının durumuna. TESEV'de Hazine'nin borçlanmalarını yıllarca yöneten eski Müsteşar Yardımcısı FerhatEmil 1990-2002 döneminde kamu kesiminin milli gelirin yüzde 2.7'si kadar faiz dışı açık verdiğini belirtmişti. Faiz dışı fazlanın verildiği yıllar ise IMF ile program yürütülen yıllardı. Biz de, kamu kesiminin net borcunun GSMH'ya oranı ile kamu kesimi borçlanma gereğini ve faiz dışı fazlayı karşılaştırdık. IMF'nin tanımı ile toplam kamu kesimi faiz dışı fazla rakamları ancak 1995 yılından sonra hesaplanmış. Onun için tabloya merkezi hükümet bütçesinin faiz dışı fazlasını da koyduk.
* Bir kere dikkati çekeceğimiz noktaların başında, 19952000 döneminde konsolide bütçe faiz dışı fazlası ile IMF tanımlı ve tüm kamu kesiminin toplamını içeren faiz dışı fazla arasında ciddi farklar geliyor. Bu farklar Ferhat Emil'in de belirttiği gibi, kamu bankalarının görev zararlarının gizlenmesinden ve KİT'lerin zararlarından oluşuyor.
* 1990-2004 arasını özelliklerine göre dört döneme ayırmak mümkün. 9093'ü kapsayan birinci dönemde kamunun borçlanma gereği yaklaşık yüzde 50 yükseliyor. Buna paralel borç stokunda da tırmanma yaklaşık yüzde 50.
* 1994-98 arasını kapsayan ikinci dönemde krizin etkisiyle borçlanma gereğinde düşüşü borç stokunda yerinde sayma, hatta kısmen gerileme izliyor.
* 1998-2001 arasında ise borçlanma gereği de net kamu borcu da katlanmış. Bu artışta gizlenmiş kamu açıkları ve krizin etkisi var.
* 2001 krizi sonrasında ise kamu kesimi faiz dışı fazlasında net bir artış söz konusu. Borçlanma gereği de yaklaşık yarı yarıya azalmış. Net kamu borcunun GSMH'ya oranı da yüzde 92'den yüzde 68'e gerilemiş.
Çözümvergide Tablo gayet net. Borçlanma gereğini düşürdüğün ve faiz dışı fazlayı artırabildiğin oranda borcu düşürebiliyorsun. O oranda çağdaş kölelikten kurtulabiliyorsun. Sorunun kalıcı çözümü, borçlanmanın yerine vergi gelirlerini koymakta yatıyor. Burada iş gelip kayıtdışılıkla mücadeleye kilitleniyor. IMF destekli GelirİdaresiReformu bu konuda bir fırsattı. Ama yine denetimdeki çok başlılık sürecek, yine özerklik olmayacak. Dört başlı denetim ve özerlik olmayınca siyasetçi oy isteyeceği kayıtdışı kesimlerin üzerine nasıl gidecek? OECD'nin son Türkiye Raporu'da belirtildiği gibi, kayıtdışılıkla mücadele edemedikten sonra vergi gelirlerini artıramayacağız, borç almaktan ve ekonomiyi bekleyen tuzaktan kurtulamayağız. Sonuç "Hayatinsanlarazahmetsizhiçbirşeyvermez" Horatius