|
|
İnsan arkadaşını 'tabu'da tanırmış!
Kar yağdı, yollar tıkantı hiperaktif bedenim Nişantaşı'na tıkıldı. Karı sevmez miyim? Bayılırııımm. Hele çocukken... Kar demek oyun demek, tatil demekti. Hani yere bir parça düşmeye görsün, açıklama gelir; okula gidilmezdi. Ya da anneme gözleri devirip, "Anneee okula gitmesem olmaz mıııı?" çekerdim, iş biterdi. Sonra yaşasın kar topu, evde çizgi film izleyip, oyun oynamak, pencerenin kenarına konuşlanıp kardan hayaller kurmak... Aslında çocuk kalbinde karın zirve noktası, sabah uyandığında ortalığın bembeyaz kesilmesidir. Akşam haberlerde kar fırtına hadisesini duyarsın. 'Ay gerçekten yağacak mı, okul kırılacak mı' heyecanıyla yatarsın. Sabaha karşı dikilip, pencereye koşarsın. Ve mahalle bembeyazdır. Artık çığlık kıyamet. Okulu da ektin mi, kahvaltıdan sonra ilk iş bahçeye çıkmak. Lisedeyken de Bağdat Caddesi'ne akmak tabii. O da acayip makaradır ya, tüm lise hafta içi, karlı karlı Bağdat Caddesi'nde. Tutmayın bizi yani. Velhasıl bu sefer ekilecek bir okulum, tur atıp ona buna takılacak bir caddem, ensesinde kar topu patlatacağım eski sevgilimin gıcık yeni sevgilisi durumları yok! Sonra babamı karlara devirip üstünde tepineceğim yaşları da aştık... Of ki of. Hem de pazartesi gecesi... Teoman'ın Soho'daki partisine akacaktım, iptal oldu. Televizyon dizileri beni bozar. Evde kalasım da yok. Napsam napsam?.. Zırr telefon. Kanka Leyla, manitası komşum Ahmet'te; "Havuçlu kek pişirdim, kalk gel" buyurdu... "Haa bir de kitapçıdan Tabu al, çok güleriz". Şimdi bu Tabu da nesi? Kabaca tarif şu; Tabu bir kelime oyunu. İki gruba bölünüyorsunuz. Kutudan kartlar çıkıyor, kartlarda anlatılacak kelimeler yazılı. Ancak bu kelimeleri anlatırken alttaki anahtar sözcükleri kullanmayacaksın. Misal kelime suysa; alttaki bardak, içmek, sıcak, susamak, H2O gibi beş kelimeyi kullanmadan anlatacaksın suyu. Kum saati süresinde ne kadar kelime anlatırsan kar. Tabii gülmekten haliniz kalırsa. Kızlar ve erkekler ikiye ayrıldık. Leyla ve ben sarılar, Can ve Ahmet maviler. Bu maçı alacaz başka yolu yok! Haa bu arada karşı grup senin karttaki yasak kelimeleri söyleyip söylemediğini kontrol ediyor, söylersen ördek sesli topa basıyor. Topun sesi çok sinir! Neyse önce gırgırla başlayan oyuna; yavaş yavaş rekabet, intikam, 'ölmeye ölmeye ölmeye geldik' vaziyetleri bulaştı. Ama nasıl bulaşmasın, insan arkadaşını Tabu'da tanırmış. Bakın şu enişteee deyip, bağrıma bastığım Ahmet'in ettiklerine. Şimdi Ahmet, Can'a anlatıyor. Can da benim eski manita. Ahmet, bak nasıl da bilecek edasıyla "Abi sen Ayşe'ye bir buçuk sene ne ettin?" Haydaaa oğlum şimdi açtırma ağzımı... Can kem küm. Ben atladım "Eziyet etti, eziyeeet", Can "Ne edicem abi, çıktım yani..." O sırada süre dolar Ahmet patlatır "Off be abi, tahammül ettin!" Neymiş efendim kelime tahammül etmekmiş, en kolay tarif buymuş... Nankör! Yine Ahmet, Can'a sorar; "Abi hani kızlar vardır, böyle güzel yüzlü, kalçalı filan, değişik. Biz onlara ne deriz?" "Fıstık deriz." "Yok be abi başka, hani meyveler de vardır öyle değişik yani..." "Ananas, mango, kiwi?" Ve yine süre dolar; "Egzotik be abi!" Tabii insanın aklı fikri kızlarda olursa, oh olsun ohhh... Biraz da kızlardan inciler... "Leyloşcum biz en çok neye para harcarız, hani süs manasında?" "Kozmetik..." "Bingo!" Leyla'dan bana "Ayşecim jimnastik yapanların vücutları nasıldır?" "Taş gibi" "Hayır yaa" "Fıstık gibi, heykel gibi..." Süre dolar; "Esnek yaaa..." Kana kan dişe diş çarpışma sonucu, erkekler kızların hezimetine uğramıştır. Tamam hafif kopya, hile, hurda, dikkat dağıtma, gürültü yapıp duymalarını engelleme katmadık değil. Eh erkeklere karşı her şey mübah!
|