| |
|
|
Sakalar deri yelek giyerdi
Sabancı Grubu, 'Saka' markasıyla su sektörüne dönmüş. Gazetede kelimenin yanına 'Arapça; su dağıtıcısı' ibaresinin yazıldığını görünce... Acı acı gülümsedim. Niye 'acı acı'? İki sebebi var: * 'Arapça' denilerek sanki 'yabancı' bir kelimeden bahsediliyormuş intibaı yaratılmış. Arapça'dan dilimize geçmiş olsa da 'saka' bizimdir, Türkçe'dir. * İkincisi, insan bunu görünce yılların akıp gittiğini, yaşlanmakta olduğunu anlıyor. Öyle ya, çevremizde hâlâ sakalar olmasına rağmen kelime yabancılaşıyor, unutuluyor, ölüyor. 'Sucu'yla yetindik.
*** Saka bizim eve suyu getirdiğinde deri yeleğinin küçük yan cebinden çıkardığı tebeşirle kapının kenarına bir işaret koyardı. Sonra, mesela '5 çarpı' yani 10 tane olunca parayı toptan alırdı. Ve ben çocuk aklımla hep merak ederdim: Neden bütün sakalar deri yelek giyer? Bunun cevabını yıllar geçtikten, hizmet modernleştikten sonra öğrendim. Refik Halid Karay'ın 'Üç Nesil Üç Hayat'ını okuyordum. 'Unuttuğumuz bazı eşya ve adetler' bölümünde cevap karşıma çıkıverdi: Eskiden sakalar suyu 'kırba' denilen siyah deriden bir tulumla taşırlardı. Tabii bu 'ilkel kap' suyu geçirirdi. Saka, kırbayı taşımak için omzuna vurduğunda giysisi ıslanır, rutubetten hasta olurdu. İşte bundan korunmak için sakalar mutlaka deri yelek giyerlerdi. Ben çocukken kırbanın devri çoktan geçmiş, hasırdan küçük bir küfenin içinde muhafaza edilen cam damacanaya geçilmişti. Ama gelenek icabı sakalar hâlâ deri yelek giyiyorlardı. Modern sakalar ise plastik damacanaları motosikletle getiriyor. Kıyafetlerini ise hiç sormayın.
|