|
|
Futbol sezonu hayırlı olsun!
Zaten pazar günleri çalışıyorum. Zaten uzun uzun uyuyamıyorum sabahları. Pazar ekleri keyfi de yapamıyorum. "Brunch" falan kalmadı. O da ne demek yani? Köpeklerimi alıp akşamüstleri Boğaz'ın kenarında yürüyüş de yapmıyorum. Kocamla da görüşemiyorum pazarları... Malum o geç kalkıyor her normal insan gibi... İnanın bütün bunları kabul ediyorum ve söylenmiyorum. Yemin ediyorum bu "Pazarları niye çalışıyorum?" yazısı değil. Pazar geceleri normal günlerden daha erken çıkıyorum. İki şıkkım var: 1- Ev tribüne dönmüş. Tahmin edin, kocam ve arkadaşları.... Fenerbahçe formaları giyilmiş, ev süslenmiş. (Malum uğuru kaçmasın maçın!) İki küçük köpeği bile kendilerine alet ediyorlar. Mum gibi oturuyor zavallılar maç boyunca "gol" sesi duyacaklar da ödül kemik alacaklar... 2- Ev boş. Tabii ya nasıl unuturum? Maçımız Kadıköy'de. Berabere kaldığımız ya da yenildiğimiz maçların sonrası ayrı bir yazı konusu. (Yenilme kelimesini yazmam bile ayrı bir uğursuzluk ama neyse!) Maçı almışız. Tribün şenlenmiş ya da maçtan eve dönülmüş. Biraz kutlamadan sonra insan ne bekliyor? Beraberce bir şarap içebiliriz, güzel bir film seyrederiz kucak kucağa... Olmaz mı? Olmaz! Spor programları var. Size yemin ediyorum spor programlarından çektiğim kadar maçlardan çekmiyorum. Hiç olmazsa onlar 90 dakika sürüyor. Geçen pazar kanalların hiçbirinde fire yoktu. Hepsi sezona iddialı ve bol ağız dalaşlı mönüler hazırlamışlardı. Kocası futbol hastası olan kadınlar için bu yazı, kimse alınmasın. Hepinizin yeni futbol sezonunu kutlarım. Maçlar oynandıkça yaşadıklarımı aktarmaya devam edeceğim. Bu arada kocalarınızı anlamaya çalışmayın çünkü anlaşılır gibi değil. Hani Mars Venüs hikayesi...
|