|
|
|
|
|
|
On bir ayın sultanı Ramazan
O kadar yoğun ve karmaşa içinde yaşıyoruz ki, insanlık meziyetlerimizin hiç birini sergileyemiyoruz. Günlük koşuşturmanın içersinde içimizdeki güzellikleri dışarıya çıkartamıyoruz. Oysa Ramazan sunduğu sabır ve içimize doldurduğu kardeşlik duygularıyla, hepimize bir 'gül yaprağı' olma fırsatı sunuyor.
Gül yaprağı olmak Ağzına kadar dolu bir bardağa bir nohut tanesi bile koysak mutlaka taşacaktır. Fakat incecik bir gül yaprağını yavaşça bıraktığımızda su taşmayacaktır. Ara sıra dünyanın karmaşasını bir tarafa bırakıp, kendi kendimize hiç soruyor muyuz, yaşamın kendisiyle ne kadar 'sezgisel buluşmalar' yapabildiğimizi. Durmadan bir damla suyu bile kabul edemeyecek kadar dert, tasa ve kederle boğulmuş günlerimizi tüketip duruyoruz. Hiç kimse bu koşuşturmaca ve karmaşa içinde kendisini bir gül yaprağı gibi güzelliklere bırakmıyor. Üzerinden hayat sürdüğümüz bu yerküre, bizler gibi milyarlarca insan gördü. Bizden daha güzel, yakışıklı, çirkin ya da bizden daha zengin, fakir, mutlu, niceleri gelip geçtiler bu dünyadan. Geldiklerinin çoğu farkında olamadı. Gitme zamanları yaklaştığında biraz kendilerine geldiler. Son günlerinde ise 'eyvah' cümleleri ile uğurlandılar bu dünyadan. Eminim ki giderken keşke bir şansım daha olsaydı' diyor herkes. Bir gün daha kalabilmeyi istiyor yeryüzünde. Ama ne geri dönüş var, ne de veda etmeyi tehir etmek.
RUHA ORUÇ TUTTURMAK Oysa ki ansızın dünya değiştiren herkesin daha yapacak ne kadar çok işi vardı. Daha planlandığı ne kadar çok seyahat, hesabını yaptığı ne kadar çok para vardı. Daha ailesi ile geçireceği muhteşem günler bekliyordu onu. Fakat birden Azrail'in nefesini hissediverdi yanı başında. İtiraz edemeyeceği ve müdahalede bulunamayacağı tek durumdu bu. Çaresiz kabullenip veda etti tüm sevdiklerine, hayatına. Beklentiler eşliğinde bir ömre veda etmek ne kötü. Ama bunu değiştirebilir miyiz. Yarın ölsek bile pişmanlıktan öte mutluluklar ve sevinçler bırakabileceğimiz bir yaşam sürmek bizim elimizde. Bunu için gereken tek şey farkına varmak ve çabalamak. O zaman işte bugün, şimdi, hemen içimizdeki güleri çıkaralım. Yüreğimizde nice güller derebileceğimizi gösterelim. Kendimiz olalım. Ramazan'ı bir insana sarılır, kucaklar gibi hissedelim içerimizde. Onun içimizi ısıtan kollarında yeniden dirilelim. Ruhumuzun orucunu içimizde uyuyan gül yapraklarıyla açalım. Gül gibi yaşayıp, gülerek ayrılalım bu dünyadan. Biliyoruz ki eski bir kazağımızı bile alıp gitme şansımız yok, kefen hariç. Ama huzurlu, mutlu, mutmain, müreffeh, kıvançlı ve aşk dolu bir yürekle hayatı sürdürmemizi ve bu şekilde veda etmemizi kim engelleyebilir ki. Bir gül yaprağı gibi olabilirsek, boğazına kadar sıkıntılarla dolan insanların sabırlarını taşırmadan onlara sevgimizden paylaştırabiliriz. Ramazan sunduğu sabrıyla, içimize doluşturduğu kardeşlik duygularıyla hepimize bir gül olma fırsatı sunuyor. O zaman durmak için hiçbir nedenimiz yok. Gül olmaya devam.
Adem Özbay
|
|
|
|
|
|
|
|
|