| |
|
|
Gözlemci yazar!..
Gazeteciliğe başladığım yıllar.. 2 sene falan olmuş.. Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak'ı ara vermeden eleştiriyorum.. Bir gün beni davet etti.. Odasına giderken "Eleştirilerime nasıl yanıt verecek, bana kimbilir nasıl kızacak" diye düşünüyorum.. Öyle güler, öyle dost bir yüzle karşıladı ki.. Az sonra da davet sebebini açıkladı.. "Hıncal, sen sevdiğim gazetecilerden birisin.. Çünkü sen satın alamadığım ender kalemlerdensin.." Şaşırdım. Masanın üzerindeki kalın klasörü önüme itti.. "Bunlar gözlemci raporları.. Bak bakalım altlarındaki imzalara.." Baktım.. Hepsi o yılların en önde gelen gazetecilerine aitti.. Dahası.. En üstte bir Karadeniz kentinden rapor yazan bir gazetecinin adı ve imzası vardı. Ve o saygın ağabey, Karadeniz'den rapor yazdığı gün, Ankara 19 Mayıs Stadı'nda yanımda oturuyordu. Yani gitmeden görmeden yazıyor, yolluk ve gözlem ücreti alıyordu. Apak, gözlemcilik işini, gazeteci satın almak için nasıl "Ulufe" gibi kullandığını bana kanıtları ile anlatmış ve "Sen.. Birkaç tane daha.. Hepsi bu satın alamadıklarım ve sizleri bu yüzden çok sayıyor ve seviyorum" demişti. Apak'ı eleştirmeye devam ettim.. Ama ölümüne dek, ikimiz de birbirimizi hep sevdik.. Şimdi öğreniyorum ki, gazetecilere yeniden gözlemci görevleri verilmeye başlanmış. Olmaz.. Namuslu da olsa olmaz.. Gazetecinin gözlemcilik yapmasının ucu açıktır.. Nerelere varır, önceden göremezsiniz. Hakemler liglerin kaderidir. Hakemleri kontrol eden kurumda, gazeteci olmaz. Ayıptır, ahlaka aykırıdır. Hakemleri kontrol eden kurumun en başındaki adam Ömer Üründül'ün de gazetecilik yapması, doğru değildir, etik değildir. Ömer sonun nereye gideceğini göremiyorsa, Federasyon Başkanı Levent Bıçakçı görmeli ve Ömer'e "İkisinden birini seç" demelidir. Bu ülkede kuvvetler ayrımı var. Anayasal.. Gözlemcilik, üçüncü güçtür. Yargı.. Yargıcı yargılayan üst yargı hem de.. Gazetecilik ise, onu denetleyen dördüncü güç.. Bu iki güç ayni elde olmaz.. Olmamalı..
|