|
|
Siz hiç Le Monde'la, Le Figaro'nun kavga ettiğini gördünüz mü?..
Artık bazı şeyleri söylemenin ve yazmanın zamanı geldi.. Artık, yalaka olma hobisinden mustarip kıt beyinli kurnazların okuyucuyu aptal yerine koymalarına dur deme zamanı geldi.. Türkiye'deki bütün araştırmalara bakın.. En güvenilmez meslekler grubu listesinin başlarında kimler var?.. Gazeteciler var... Niye gazeteciler var?.. Çünkü alem kör ve sağır değil.. Yıllarca bu meslekte gruplar arası ticari savaşlar yaşandı.. Bu ticari savaşlar, gazeteler ve televizyonlar üzerinden yapıldı.. Okuyucuyu aptal zannedenler, attıkları manşetlerin, yazdıkları yazıların, televizyonlarda yaptıkları programların "altında hangi hesapların yattığını" millet anlamaz zannettiler.. Gazeteciliği karşılıklı oynanan bir Amiral Battı oyunu haline getirdiler.. Oysa insanlar aptal değildi.. Herkes okuduğunun ne anlama geldiğini, altında yatan çıkar hesaplarını, kimin ne için ne yaptığını çok iyi görüyor, anlıyordu.. Anlı şanlı gazetelerin, televizyonların neyin aracı haline getirildiğini herkes fark ediyordu.. Haberlerinde tarafsız olması gereken gazetelerin ne hale düştüğünü okuyucu çoktan anlamıştı.. Artık hangi yazının altında, hangi amaç var onun bulmacasını oyun haline getirmişti.. Çoğu zaman da kendi aralarında yine tepişiyorlar deyip ilgilenmiyordu bile.. Gazetecilerin, önemli bir kısmı bu Amiral Battı oyununa direndi.. Bu oyunu oynamayı reddetti.. Gazetecilik onurunu ayaklar altına almadı.. Her gazetede, her televizyonda bunların örnekleri var.. Bu tetikçilik oyununa girmeyen, sizin de yakından tanıdığınız isimler içinde aklıma ilk gelen yazar ve televizyoncuları sıralayayım.. Sabah'tan; Erdal Şafak, Mehmet Barlas, Hıncal Uluç, Umur Talu.. Hürriyet'ten; Oktay Ekşi, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Ayşe Arman.. Milliyet'ten; Hasan Pulur, Güneri Cıvaoğlu, Hasan Cemal, Melih Aşık.. Diğerlerinin de adını versem, liste uzun çok uzun olur.. Adını yazamadıklarım kusuruma bakmasınlar.. Onların hepsini okuyucuları biliyor.. Ve yüzlerce basın emekçisi, tetikçilerin oynadığı bu Amiral Battı oyununun uzağında tuttu kendini.. Bulaşmadı bu oyunlara.. Oysa bazıları, bu kavgalara, patronlarının o anda insan olarak hoşuna gidecek yazılarla, medya grupları adına bodoslama daldılar..
Ben, Uğur Dündar ve Ali Kırca.. ATV'de, SHOW'da, KANAL D'de ve bizzat STAR'da programlar, haber bültenleri yaptık.. Bir günden bir güne, bir izleyici de çıkıp, "Ne o Reha Bey, Uğur Bey, Ali Bey, STAR'a gittiniz siz de tetikçi oldunuz.." demedi, diyemedi.. Ben de, Uğur da, Ali de bu medya savaşlarının içinde gördüğümüz hiçbir haberi sunmadık.. Milyon dolarlar esas o zaman teklif edildi.. Esas o zaman reddedildi.. Gazetecilikle bağdaştırılmadı.. Ali ve Uğur iki yıla yıkan bu uğurda ekranlardan uzak kaldılar.. O sıralarda bazıları, Amiral Battı oyunu oynayıp, tepe masalarda yalaka olma hobilerini tatmin etmekteydiler.. Tüm bu gazeteciler ve televizyoncular biliyordu ki, gazetelerdeki ve televizyonlardaki gerçek patronlar okuyucular ve izleyicilerdir.. Onlara ihanet edilmez.. Gazetecilik onuru çiğnenmez.. Her gazetecinin şerefi olan Basın Kartı'nı almak için, yaptığı başvuruda imzaladığı belgelerde, ticari çıkarlar uğruna haber yapılmaması ilkesi vardır.. Basın kartı olanlar bilir.. Basın kartı olmayanlar o ilkeyi de bilmez..
|