Sizde var mı?
Bir dostum, "Vakıf üniversitesi, otoparkındaki otomobillerden belli olur" demişti. Bir başkası şunu ekledi: "Bir vakıf üniversitesinin eğitim düzeyi, otoparktaki otomobillerin marka düzeyi ile ters orantılıdır." Bilmiyorum, bu teoriler doğru mudur ama, birkaç istisna dışında, "iyi öğretim üyeleri ile paralı ama dünyaya ilgisiz öğrenciler"e, "müşteri velinimetimizdir" anlayışıyla "öğretim" verdiğini sananlar mevcut. Öğretim kadar, düşünce ve tavır gelişimine de beşiklik yapması gereken "paralı" üniversiteler, belki kütüphane rafları dolduruyor ama kitap üretmiyor. Ciddi bir istisnası, 1968 kuşağının en üretken miraslarından Fahri Aral'ın emeğiyle arka arkaya önemli kitaplar yayınlayan Bilgi. Müstesna öğrenciler (ki çoğu bursludur) dışında; kitapla, düşünceyle, eleştiriyle ne ailelerinde, ne orta öğretimlerinde ilişki kurabilmiş, ne de üniversite sıralarında buna niyetlenmiş "kültürsüz diplomalılar ordusu" da, en az "diplomalı işsizler ordusu" kadar tehlikeli. İkinciler; çaresizliğin, umutsuzluğun girdaplarında yuvarlanırken, birinciler; "çare bulma, iş yönetme, ticaret-siyaset yapma, medya ve eğlence dünyasını belirleme, parayı konuşturma" mevkilerinde birtakım değersiz değerleri temsil ediyor olacak çünkü. Süflileşmenin, bayağılaşmanın ne manaya geldiğini hala anlayamadıysak, ileride daha feci anlayacağız zaten! "Bilgi Üniversitesi Yayınları"ndan yeni çıkan bir kitap, sözde herkesin önem verdiği, ama fiilen demode birtakım değerleri yüzümüze çarpıyor. "Fransız eğitimci-filozof" Andre Comte-Sponville'in "Büyük Erdemler Risalesi", sunuşu yazan felsefeci Tülin Bumin'in dediğine göre, Fransa'da "çok satan kitaplar listesi"ne girmiş. Sanırım, burada giremeyecek. Kitap olarak giremeyecek; "erdemler" olarak mechul! Onlar da ne alınır, ne satılır! Zaten kitap, bildik "çok satanlar"dan değil. Basbayağı "felsefe" kitabı. Feci değil mi! Müsaadenizle, size sadece kitabın başlıklarını oluşturan "erdemler"i sıralayayım; dilerseniz, adeta bir "kontrol listesi" gibi, dilerseniz daha yatkın olunan "mal varlığı listesi" gibi yanlarına işaret koyarsınız: "Bende var, bende yok, onda var, şunda yok" diye. Aslında, görünüşte hepsi basit, hepsi sıradan. Eminim, "sanal arkadaş arayanlar" da, flörtlerde titreşenler de bunların çoğunu sıralıyordur zaten.
*** 1. Nezaket; 2. Sadakat; 3. Basiret; 4. İtidal (Ilımlılık); 5. Yiğitlik (Cesaret); 6. Adalet; 7. Cömertlik; 8. Merhamet; 9. Bağışlama; 10. Minnet; 11. Alçakgönüllülük; 12. Sadelik; 13. Hoşgörü; 14. Saflık; 15. Yumuşak huyluluk; 16. İyi niyet; 17. Mizah; 18. Aşk-sevgi. Bu kadar. Bu başlıklar altında, yazar her birini övgüden değil; düşünce, eleştiri, tartışma, tarih süzgecinden geçiriyor. Onun şu sözüyle bitireyim: "Erdem, edinilmiş bir iyilik yapma yeteneğidir. Erdem, iyiliğin kendisidir, ruhtaki ve hakikatteki iyiliktir. İyilik, temaşa edilecek bir şey değil, yapılacak bir şeydir. Erdem de böyledir: İyi davranma çabasıdır." Aslında bu kadar basit; basit de, "iyi insan" olmayı nerede kim, nasıl ve kime öğretecek, kim öğrenecek, ne kadarını edinecek. Testli, yarışmacı, kırmacı, dökmeci, şabloncu, kendini kurtarmacı "eğitim, ekonomi, iş, devlet sistemleri"nin içinde, "erdem"e ne kadar yer ve mahal var! Bir, ikisi tamam da, hepsinin ne lüzumu var!
|