|
|
Herkesin beklentisi sevilmek
Biz kadınlar hep aklımızla övünür dururuz da, bir türlü elimizdeki erkeğe akıllı davranamayız. Öyle hatalar yapıyoruz ki bazen, bakmışız ki yanımızdaki adam uçup gitmiş Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon'u bir muharebede tenkide kalkışıp, parmağını harita üzerinde gezdirerek "Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz" gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon: "Evet onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım" demiş. Bu örnekte olduğu gibi bir çoğumuz hayatta yaşadığımız tecrübelerle, daha çok da ilişkilerimizle ilgili hep bir takım tenkitlere, bazen de ukalalıklara maruz kalırız. Hele söz konusu kadın-erkek ilişkisiyse, çevrenizdeki herkes uzman kesilir. Sevgilinizle bir problem yaşıyorsanız ve bunu da insanlarla paylaşıyorsanız, hep şöyle tepkilerle karşılaşırsınız "Ben sana dememiş miydim, işte olacağı buydu" ya da "Sana göre olmadığını söylemiştim." Evet, söylemiştiniz de öyle uzaktan kumandayla yürümüyor ilişkiler. Doğruyu, yanlışı hepimiz düşe kalka bazen de sürüne sürüne öğreniyoruz. Başkalarının müdahalesi ya da karışması sadece ve sadece olayı daha bir kötü hale getiriyor. Ama maalesef bu yanlışı hepimiz yapıyoruz. Halbuki her ilişki kendi içinde özel, her ilişkinin kimyası farklı. Ayşe ile Ahmet'in yaşadığı ilişki Zeynep'le Mehmet'inkine uymayabilir. Çünkü genel bir ilişki formatı diye bir şey yok. İlişkileri ilişki yapan tamamen onu yaşayan karakterler. Her karakter apayrı olduğu için tabii ki ilişkilerde apayrı. Biz ise hep şu yanılgıya düşeriz. Yaşanan bir problemin ardından dostlarımıza "Sen olsaydın ne yapardın?" diye sorarız. Ve maalesef ki aldığımız cevaplar hep yanlıştır. "Sen olsaydın" diye bir şey olamaz çünkü o hiçbir zaman sizin yerinizde değildir ve ilişkiyi, karşınızdaki adamı sizin kadar iyi tanımaz. Ama bazen çaresizlikten, bazen ondan ufacık bir haber alabilmek için ortalığı didikleriz ve her didiklememiz de bizi sadece dibe çeker. Biz kadınlar hep aklımızla övünür dururuz da, bir türlü elimizdeki erkeğe akıllı davranamayız. Öyle hatalar yapıyoruz ki ardı ardına, bakmışız ki yanımızdaki adam uçup gitmiş. Hatta bazen onun uçup gitmesi bile sizi akıllandırmıyor, terbiye olmamış aslan gibi yine etrafa saldırıp hasar veriyoruz. Bu zarar hem kendimize hem de ilişkimize oluyor çoğu zaman. Şöyle bir bakın, o hep kapılmış diye hayıflandığımız "doğru erkekler", kafalarını kullanan kadınların yanında rahatça uzanıp müzik dinliyor ve gelecek planları yapıyor. Her şeyden önce kendimizi iyice bir tartmalıyız. Neler yaşıyoruz, yaşadıklarımızı gerçekten istediğimiz için mi yaşıyoruz, yoksa dostlar alışverişte görsün misali vakit mi dolduruyoruz.... Çevremizdeki insanların ne düşündüğü, ilişkimiz hakkındaki fikirleri niye bu kadar önemli? Herkesi bir kenara bırakıp, niye sadece iistediklerimizi yaşayamıyoruz? Ve niye aşık olunca en aptalca hataları yapıyoruz? Sonra da "Bu kadın-erkek ilişkisi en zor matematik denkleminden bile zor" diye söyleniyoruz... Gerçek o kadar basit ki. Aslında kadın veya erkek, hepimizin istediği şey bizi doğru ve yanlışlarımızla sevip kabullenecek, kanatları altına alabilecek, hayatla ilgili duruşumuza onay verebilecek biri. Gerisi sadece vakit doldurduğumuz, çerez vazifesi gören detaylar. Yani hayatımızda olsalar da olur, olmasalar da. Doğru insanı bulup, hayatı birlikte yaşamaya başlayınca daha bir keyifle, şevkle sarılıyor insan yaşama öyle değil mi?.... com
AYŞE
|