Erdoğan, OECD Genel Sekreteri Donald Johnston'un ile birlikte, OECD Türkiye Raporu'nun açıklandığı basın toplantısında soruları yanıtladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB Konseyi'nin 17 Aralık'ta alacağı kararın sadece Türkiye-AB ilişkileri için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına inandığını bildirdi..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, faiz dışı fazla konusunda ''2006-2007 için şu anda ''şu orandır'' demesinin yanlış olacağını, yine de yüzde 6.5 civarlarında bir oranda bu işi devam ettirme düşüncesinde olduklarını bildirdi.
Erdoğan, OECD Genel Sekreteri Donald Johnston'un ile birlikte, OECD Türkiye Raporu'nun açıklandığı basın toplantısında soruları yanıtladı. Erdoğan, ''2006-2007 yıllarında faiz dışı fazla oranı ne olur'' şeklindeki soru üzerine, ''2004 yılında faiz dışı fazla yüzde 6.5 idi.
2005 yılında da yüzde 6.5 olarak tespit ettik. Bu şekilde yolumuza devam edeceğiz. 2006-2007 için şu anda (şu orandır) demem yanlış olur, yine de bu civarlarda bir oranda devam ettirme düşüncesindeyiz' şeklinde konuştu.
TÜRKİYE - AB İLİŞKİLERİ MİLAT OLACAK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB Konseyi'nin 17 Aralık'ta alacağı kararın sadece Türkiye-AB ilişkileri için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına inandığını bildirdi.
Katılım müzakerelerinin gecikmeksizin başlatılmasını beklediklerini de anlatan Başbakan, ''bundan kastımız, müzakere sürecinin 2005'in ilk bir kaç ayında resmen, en geç Temmuz 2005'te de fiilen açılmasıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Konseyi'nde yaptığı konuşmada, OECD içerisinde başlatılan reform çalışmalarını desteklediğini kaydetti.
OECD'nin etkinliğinin muhafazası için genişlemesi gerektiğini ifade eden Başbakan, ''Genişleme kapsamında, her adayın kendi koşulları içinde, karşılıklı fayda ve fikirdaşlık temelinde değerlendirilmesi ve şartlar yerine getirildiğinde üye olması gerektiğine inanıyoruz'' diye konuştu.
Erdoğan, genişlemenin getireceği mali külfetin genişlemeden önce incelenmesini, bu çerçevede genişlemenin mali boyutu ve bütçe üzerindeki etkilerini inceleyecek bir görev gücü kurulmasını da desteklediklerini belirtti.
TÜRKİYE'NİN REFORMLARI
Türkiye'de gerçekleştirilmekte olan reformlarda, OECD'nin ''peer-review (inceleme)'' çalışmaları ve iyi uygulamalardan da yararlanıldığını vurgulayan Başbakan, şöyle devam etti:
''Hükümetimiz döneminde bu bağlamda Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi İncelemesi, Türkiye Eğitim İncelemesi, Türkiye KOBİ İncelemesi, ülkemizin Rekabet Politikaları, E-devlet, Tarım, Kara Paranın Aklanması ile Mücadele ve İstanbul Bölge incelemesi gibi alanlarda gerçekleştirilen veya başlatılacak olan çalışmalara ilave olarak, Bireysel Emeklilik, Çevre, Sağlık gibi diğer konularda da inceleme yapılmasını düşünüyoruz. ''
OECD RAPORU
Başbakan Erdoğan bu arada, Ekonomik Kalkınma İnceleme Komitesi'nin periyodik Türkiye incelemesine bağlı hazırladığı Türkiye raporunun, çok ciddi bir referans belgesi niteliğinde olduğunu vurguladı.
Başbakan, raporun genel olarak objektif ve dengeli şekilde hazırlandığını ifade ederken, Uluslararası Enerji Ajansı bünyesinde gerçekleştirilen Türkiye periyodik incelemesinin de 2005 yılı içinde sonuçlandırılacağını söyledi.
TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ
Türkiye-AB ilişkilerine de değinen Başbakan Erdoğan, AB ile gerçekleştirilmekte olan ileri düzeyde bütünleşmenin, basit bir ortaklığın ötesinde bir anlam ifade ettiğini belirtti. Erdoğan, şöyle devam etti: ''AB 'nin temsil ettiği tüm ortak değerleri benimsiyoruz.
Bu değerlerin tüm kurum ve kural1arıyla ülkemizde de yerleşmesi, halkımız tarafından da heyecanla paylaşılan ve kuvvetle desteklenen bir hedeftir. Katılımcı demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, insan hakları, laiklik, düşünce, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü bağlamında dünyadaki en yüksek standartlara AB çatısı altında ulaşabileceğimizin bilincindeyiz. Bu itibarla ülkemizin AB'ye tam üye olması temel stratejik hedefimizdir.''
AB'nin, ilerleme raporunda ulaştığı sonuçlar ışığında Türkiye ile üyelik müzakerelerinin açılmasını önerdiğini de hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''AB Konseyinin 17 Aralık'ta alacağı kararın, sadece Türkiye-AB ilişkileri için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına inanıyoruz. Gerek Avrupa'nın gerekse dünyamızın içinden geçmekte olduğu kritik dönemin, ne bu sorumluluğun daha fazla ertelenmesine ne de bundan kaçınılmasına tahammülü vardır.
AB'li dostlarımızın, bu gerçeğin en az ülkemiz kadar bilincinde olarak hareket edeceklerini, koşulsuz ve müzakere sürecinin yürütülebilirliğini teminat altına alacak bir karar vereceklerini umuyoruz. Bu çerçevede katılım müzakerelerinin gecikmeksizin başlatılmasını bekliyoruz. Bundan kastımız, müzakere sürecinin 2005'in ilk birkaç ayında resmen, en geç Temmuz 2005'te de fiilen açılmasıdır.''
Müzakerelere başlamak için ön şart niteliğinde olan siyasi kriterlere uyum konusunda gerekli düzenlemelerin, süratli şekilde çıkarılan uyum yasa paketleri ile yapıldığını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu sürecin katılım müzakereleri sırasında da devam edeceğini vurguladı.
Ekonomik alanda da bir dizi reform gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, mali sektör, kamu finansmanı, ekonomide rekabetin artırılması, sosyal güvenlik, vergi ve tarım gibi alanlarda yeni yasal düzenlemeler yapıldığını, gerekli önlemlerin alındığını ve önemli ilerlemenin sağlandığını ifade etti.
Elde edilen sonuçların kalıcılığı ve etkin uygulamasının sağlanmadığı takdirde, ekonominin darboğazlara geri dönebileceğini gayet iyi bildiklerini de vurgulayan Erdoğan, ''Yabancı sermaye girişi, özelleştirme, verimlilik ve istihdam alanlarına daha fazla önem ve öncelik vermemiz gerektiğinin farkındayız'' dedi.
Yapısal reformları kararlılıkla devam ettirme iradelerinin tam olduğunu da vurgulayan Erdoğan, bu amaçla önümüzdeki üç yılı kapsayan bir ekonomik program hazırlandığını hatırlattı.
''TÜRK EKONOMİSİ AB'YE YÜK OLMAYACAK''
AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasıyla, Türk ekonomisindeki atılımın ivme kazanacağına da işaret eden Erdoğan, ''AB üyeliğimiz gerçekleştiğinde, Türk ekonomisi AB'ye yük değil dinamizm kaynağı olacak şekilde büyüyecektir'' şeklinde konuştu.