|
|
|
|
|
|
Onbir Ayın Sultanı Ramazan
Ramazan, aynı zamanda gerçek dostlarımızla birarada olmamız için bir sınanma ayıdır. Orucun zorluklarını, iftarın neşesini bizimle paylaşanlar gerçek dostlarımız değil midir?.
Gerçek dostlar Ramazan'ın güzelliklerini vicdanlarımıza ve ruhumuza taşımaya devam ederken, çevremizdeki insanların gerçek dostluklarını da sınama imkanı veriyor. Çünkü gerçek dost oruçlu anlarımızda bizi manen destekleyen, sıkıntılarımızda yardımımıza koşan, iftarını paylaşmak için bize tekliflerde bulanandır aynı zamanda. Peki çevremizdeki insanların içinden gerçek dostlarımızı ve arkadaşlarımızı nasıl belirleyeceğiz? Çoğumuz bu sorunun cevabını bilmez. Bunu yaparken elbette ki düsturumuz Mevlana'nın "hatasız dost arayan dostsuz kalır" ilkesi olmalı. İnsanların kusurlarına takılıp kalmamalıyız. Güzel davranışlar sergileyerek onların kötü hallerini iyiye çevirmeye çalışmak gerçek bir arkadaş avcısının ayracıdır. Hatasız dost vitessiz arabaya benzer', ne geri ne ileri gider! Beni kızılderililerin bir sözü hep düşündürmüştür: "Düşmanımı iyi beslemeliyim, güçlü kuvvetli olmalı ki; onu yendiğimde gururlanabileyim." İyi arkadaş iyi dost bizim için her zaman bir muammadır. Çok azımıza nasip olan bir bahtiyarlıktır. Bazen de elimizde olanın kıymetini bilmediğimiz için çabucak kaybederiz onları. Sonra da "hata kimde;" yarışmasında 500 milyarın peşinde koşarız.
SEVENLERİN FARKI Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden günüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da 'derviş kaşıkları' denilen bir metre boyunda kaşıklar. "Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. 'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş ermiş, "Kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima." Ne mutlu böyle arkadaşlıklara sahip olanlara. İşte Ramazan dostluklarımızın gelişmesi, gerçek dostlukların inşa edilmesi için bize 30 gün boyunca fırsatlar sunacak. O fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Gerçek dostlara ulaşmanız dileğimle...
Adem Özbay
|
|
|
|
|
|
|
|
|