Deniz Seki'yi nasıl dövdüm?
Evet Deniz'i atv stüdyolarının ortasında evire çevire dövdüm! Programa geç kaldı; ben de insanım ve sinirlenmeye hakkım var. Önce ağza alınmayacak hakaretler ettim. O da boş durmadı suratıma tükürdü. Evet, yanlış duymadınız; o hanım hanımcık geçinen Deniz Seki bir anda benim diyen lamalara taş çıkartarak tükürdü! Hepiniz bilirsiniz benim asil ruhumu... Nefret ederim kavgadan şiddetten amaaaa pisliğe hiç tahammül edemem. Yüzümde tükürükleri ıslak ıslak hissetmem içimdeki canavarı ortaya çıkardı bir anda... Ninja Turtle gibi uçarak saçlarına yapıştım. O da ne! Elimde kaldı koca bir at kuyruğu. İki saniyelik şoktan sonra anladım, elimde kalan postişiydi! İşte size kavga diyalogları. Çocuklar için mümkün olduğu kadar sansürledim tabii ki... Emel: Senin gibi insanlardan her şey beklenir.. Deniz: Sen kendine bak ahlaksız! Arkamdan neler çevirdiğini bilmiyor muyum sanıyorsun. Emel: Kendine gel seviyesiz! Daha iki gün önce gelin kaynanalar evinin seviyesizliğinden şikayet ediyordun; senin çok mu farkın var? Deniz: Tam oraya yakışırsın... Emel: Vaaaaay vay vay.. Ben erken yaşta evlendim diye sen bana kaynana muamelesi mi yapıyorsun? Deniz: Aynen öyle! Kaç yaşına geldin, ben senden küçüğüm seni idare etmeye çalışıyorum utan be.
Bu laf var ya, hani anneme küfretse bu kadar koymazdı. Uçan tekme tekme çenesine geldi, çenesi kitlendi. Kanal da 'Böyle mosmor çıkamaz' dedi. Başka birini bulalım nasıl olsa bir akbaba çıkar! Buraya kadar olan satırları canım arkadaşım Deniz okurken alacağı yüz ifadesini görmek için neler vermezdim. Bu yazıdan haberi yok çünkü yurtdışındaydı. Burada değilken çıkan dedikodulardan da haberi yok doğal olarak. Şimdi de size neden böyle bir yazı yazdığımı anlatıyorum: Günlerdir gazeteciler arıyor, "Biz gerçeği öğrendik, Deniz Hanım'la kavga etmişsiniz" diye... Saatlerce dil döküyorum "Böyle bi şey olamaz, yaklaşık 15 senedir tanışıyoruz. Deniz'le bırakın kavga etmeyi, bir kere birbirimize kırılmadık bile..." Her neyse...Onları ikna edebildim mi bilemiyorum ama telefonu kapattıktan sonra aklıma böyle bir muzurlık geldi; 'Acaba Deniz'le kavga etsek nasıl bir kavga olurdu' diye. Bu hayalimi de sizlerle paylaşmak istedim. Şimdi merak edenlere Kadınca Çarkıfelek'in hikayesi... atv yeni yayın dönemi için sabah kuşağına eğlenceli bir program koymak istedi. Çarkıfelek yıllarca yapılmış ve ne olursa olsun yüzü eskimiş bir programdı. Üstelik M. Ali tarafından olabileceğin de üstünde sunulmuştu. Fakat biz bütün iyi niyetimizle özellikle de birbirini çok seven iki arkadaş olarak çok cazip bulduk. İşimizin zorluğunu biz de, yönetimde gayet iyi biliyorduk. Nitekim ilk iki programda aynı anda konuşmak dışında herhangi bir hata yapmadık! Eeeee mesele reytingler mi? Asla! Peki sorun neydi? RTÜK yeni kararlar aldı arkadaşlar ve bu kararlara göre programların reklam stratejileri ve maliyetleri kanallara ciddi bir sorun teşkil etmeye başladı. Kanal yetkilileri programı akşam saatlerine alma teklifi getirdiler. Bu da şöyle bir kriz yaşattı: Program canlı ve sabah olduğu için Deniz ya da ben, diyelim ki Antalya'da bir extra'ya gittiğimizde ilk uçağa atlayıp gece orada sahneye çıkıp sabah ilk uçakla dönüp yayına yetişebilecektik. Eeeeee kanal zaten üstüne düşen fedakarlığı yapmış, bir yerine iki sunucu parası ödüyor! Bir de bize daha bir aylıkken zam.... Medeni insanlar gibi el sıkışmak düştü bize. Zamanla insan sürekli kendini savunmak durumunda bırakılmaktan çok sıkılıyor. İçimden, 'varsın nasıl düşünürlerse düşünsünler hatta nasıl mutlu olacaklarsa öyle düşünsünler' demek geliyor çünkü aslolan bizim nasıl düşündüğümüz ne yaşadığımız...
|