Semra Hanım'a güler misin ağlar mısın yahu?

Kimi kınıyor, kimi dalgasını geçiyor, kimi acayip kızıyor. Ama ille de bir biçimde herkes 'Gelinim Olur Musun?'u konuşuyor. Cumartesi günü hava nefisti; ablamla iki turlayıp Nişantaşı Salomanje'ye fıstıklı çikolatalı kek yemeye gittik. O sırada bakışlar duvardaki plazma televizyona odaklandı. Tabii meraklı kısmı durmaz, koştum ekran başına. Ana! Süpürgeler, tencereler, tavalar uçuşmakta. Ağlayanlar, tutmayın beniler, sen görürsünler!!! Yolunan yolunana... Burada da mı ya? Anlaşılan gelin-kaynana vaziyetleri Nişantaşlımı bile vurmuş. Millet resmen çatal bıçak bırakıp, işi savsaklıyor, ekrana kilitleniyor. Bu iş nereye varacak, kim kimi boğacak, evden telli duvaklı kim çıkacak? Akşama denk düşse de izlesem... Akşama denk düştü. Merakla beklemekteyim... O an arayıp ne yaptığımı sorsalar, "Hiiiç kitap okuyorum" çekeceğim. Bilmeyenlere 'Gelinim Olur Musun?' bilgisi; programda oğullarıyla birlikte beş kaynana ve seçilmeyi bekleyen gelin adayları mevcut. Kaynanalar ve gelinler aynı evde konuşlanmakta. Her hafta bir kaynana ve gelin, halk tarafından birinci seçilmekte ve bir gelin adayı elenmekte. Gerisi kavga, ağlama, entrika... Programın demirbaşı, ömür törpüsü, Allah düşmanıma bile vermesin şekli Semra Hanım. Bu nadide kişiliği duymuşsunuzdur. Okan Bayülgen'den tutun, Mehmet Ali Erbil'e, bir dolu köşe yazarına kadar herkes konuşmakta. Kadın ayaklı felaket. Noldu? Oğlu Ata, Sinem'e vuruldu. Semra Hanım yıldırma operasyonuna girişti. Banyodan çıkınca el öptürmeler, kızın annesi ikinci evliliğini yapmış, 'bu ne rezalet' diye dövünmeler, kıza "Kadın evin namusudur, namus sokağa çıkmaz" buyurmalar... Bu arada Ata son derece maço, Sinem'e "Senin bir damla gözyaşına dağları deviririm" çekmekte. Neyse cumartesi final gecesine gelin-kaynanaları süslemek için kuaför gelir. Sinem saçına fön çeken adamla kikirdemiştir. Semra Hanım bu tip davranışları asla kabul edemez, kuaförle içli dışlı olmak ne demektir. Üstelik Sinem geçen gün de can düşmanı Nazire Hanım'ın oğlu Hasan'a da selam göndermiştir. Bu kızın eli işte gözü oynaştadır. Ata Sinem'den ayrılacaktır, nokta. Ay tabii bu arada bende bir heyecan bir heyecan. Bakalım Ata Semra'nın oyununa gelecek mi? Ve karşıdan iki dirhem bir çekirdek, siyah saçları arkaya jöleli, kara kaşlı Ata gelir. Semra Hanım "Oğlum, yavruuum, annen kurban olsun sana" ön hazırlığıyla ağlayarak boynuna atladıktan sonra "Beni üzmezsin değil mi Ata?" sömürüsüne geçer. Hah buyur burdan yak! "Oğlum bu kız bize layık değil", "Anne noluyo?", "Konuşmak istemiyorum bitti oğlum..." Bu arada Ata'nın saçını okşamalar, sulu gözlerle bakmalar, hıçkırıklar... Ata şaşkındır, "Bana geçerli bir şey söyle anne", "Daldan dala atlıyor oğlum.." Ata anlayamaz "Bir günde noldu anne?", "Kızlar senin bildiğin gibi değil oğlum", "Anne beraber mi yaşlanacağız yani" (kesin!) vah vah vaaaahh... Ata teslim olur. Daha sebebini bile tam öğrenemeden, Sinem'le iki çift laf etmeden "Sen söylediğin için Sinem'den vazgeçmiyorum, seni kimseye değişmem ondan..." (yersen) der. Hey yavrum hey anasının oğlu! Ata üzgündür, iki damla yaş akar gözünden. Semra Hanım çıkışır "Ben seni erkek doğurdum ağlama!" Ay inanamıyorum bu hatuna yaa! Bu Ata'nın sonu tımarhane. Semra Hanım'ın derdi Sinem falan değil, tüm kızlar. Biricik oğlunu paylaşamıyor. Onun kaşı, bunun gözü derken çocuğun turşusunu kuracak. Olan Ata'ya olacak. Sinem zil takıp oynasın, süper yırttı bence. Semra Hanım'a gelince; gelin savmada her yol mübah, vah Semra Abla vah!

Çok pardon!
Demet Akalın "Varol Kaynar'la bizi devamlı sevgili yazıyorlar, sonunda bizi sevgili yapacaklar" demiş. Çok pardon da bu işlerin bu modeli de mi var?

Nasıl yani!
Taze manken Aygül Koçak "Erkeklerden çok bayanlar bana laf atıyor. Tepeden tırnağa beni süzdüklerini hissediyorum" demiş.