Beni de alın koynunuza hatıralar...
Üç arkadaşımızı, üç meslektaşımızı sonsuz yolculuklarına uğurladık ardı ardına. Önce, Ankara günlerimize ve gecelerimize kalite ve neşe katan Behiç Ekşi'yi yitirdik. Sonra arkadaşlığı babamdan bana intikal eden sevgili Müşerref Hekimoğlu'nun ölüm haberi geldi. Son olarak da, Cumhuriyet dönemimin ve gazeteciliğimin ilk yazı işleri müdürü Erol Dallı vefat etti. Yaşlanmanın bir tanımı da, cenaze namazında her yıl bir ön safa geçmek değil miymiş zaten. Meslek hayatımın ilk günlerinden bu yana birlikte olduğum insanları yitirmeye başladığımdan beri, zamanın nasıl çabuk geçtiğini daha şiddetle hissediyorum. Herhalde bir dönemde Peyami Safa da, Cevat Fehmi de, Burhan Felek de aynı şeyi hissetmişlerdi.. Neyse.. Yapacak tek şey, Selahattin Pınar'a sığınıp Hisar Buselik'ten "Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar / Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar" diye mırıldanmak galiba.
|