|
|
Mimari bozuk ama reklam başarılı...
Güzele bakmanın sevap olduğuna inananlardanım. İnce bilekli bayan bacaklarına bayılırım. Bir de bu bacakların altında, ayaklara giyilmiş klasik Charles Jourdan tipi, yüksek topuklu, bembeyaz (ya da kıpkırmızı) bir ayakkabı varsa izlemeye doyum olmaz... Şimdi durduk yerde bu zaafımı niye yazdım, değil mi? Bir Mazda reklamı yüzünden... İsterseniz mesleki bozulma diyebilirsiniz. Ne zaman iletişim açısından mimarisi bozuk bir iş görsem, içim içimi yer. Mazda'nın gazetelerdeki o son derece çarpıcı yedek parça reklamını gördüğümde de benzer bir duyguya kapıldım. Fotoğrafta bir yarış pisti var. Pistin üstünde bir adet takoz. O alete basmış iki ayak görülüyor resimde. Ayaklardan birinde spor ayakkabı var. Diğerinde ise görür görmez gözünüzü alamayacağınız, beyaz topuklu nefis bir ince bilek... Buraya kadar her şey güzel. "Helal olsun!" diyorsunuz, "İşte buluş diye buna derim!" Böyle bir çarpıcılık yakalamak her 'buluşçunun' harcı değil... Sonra reklamdaki metine takılıyor gözünüz: "Bir yanlış bütün doğruları götürür!" Yani o canım ince bilekli, Charles Jourdan'lı bacağın 'yanlış' olduğunu söylüyor reklam.... Yıkılıyorsunuz... Tabii reklamcı başarıya ulaşıyor. Mesaj net: "Orijinal parça kullanın, fiyatı falan cazip olsa da başka parçalara itibar etmeyin. Topuklu ayakkabı ile koşarsanız performansınız nasıl düşerse yanlış yedek parça ile de aracınızın performansı öyle düşer!" Şimdi gelin de karar verin reklamın mimarisi bozuk mu, değil mi? Bana sorarsanız bozuk. Ama reklam başarılı... İşte iletişim böyle bir şeydir. Sübjektivizme hiç gelmez...
|