| |
|
|
Gelin sizi gezdireyim!..
Sizin gezmeye niyetiniz yok anladım. O zaman alın gözüm seyredin. Bakın bakalım sokaklarda neler neler oluyor: Galata Kulesi'nin olduğu muhitte müthiş meyhaneler açıldı. İlaveten resim heykel galerileri, vitray atölyeleri var orada. Özellikle akşam vakitleri şenlik yerine dönüyor Galata. Tünel desen keza kıpır kıpır, renk renk. Hele o labirent sokaklara girince "Paris mi bura yoksa" diyor insan. Bazen birkaç kazma, gayretkeş görevli ortaya çıkmasa sırf dirayet gösterisi yapmak için sokak çalgıcılarına, ressamlarına terbiyesizlik etmese, sonunda iyice kaşınıp, dayağını yiyip gitmese daha iyi olacak. Oradan Fatih, Fındıkzade, Haseki, Taşkasap, Şehremini'ye geçersek eğer bu havalide mütevazı, sakin, mat bir hayat akıp gidiyor. En renkli günler ise Fatih'e her çarşamba, Fındıkzade'ye her cuma pazar yeri kurulunca oluyor. Baştan sona gezdim de oradan biliyorum. O pazarlarda yok pahasına ne mallar, ne şaşırtıcı ürünler satılıyor.
Sosyetik görünümlü hatunlar Laf aramızda pazarda pek çok sosyetik görüntülü hatun ellerinde boş Akmerkez mağazalarının ya da ünlü markaların poşetleri. Pazar mallarını o fiyakalı torbalara doldurup gidiyor. Mahalleye girince herhalde konu komşu bu ablamları gözetleyip: "Bak yine eşek yüküyle kıyak mal kapmışlar" diye iç geçiriyor. "Alan razı satan razı işte bu işin sırrı" lafı da galiba burada hayata geçiyor.
Başka yerlerde durum Sokakları anlatmaya Kumkapı'dan devam edelim mi? Malum, kış yüzünü gösterdi. Meyhane muhitinde masalar içeri kondu artık. Öğle yemeklerinden başlayan yerli-yabancı turist akını bir yana, gece vakitlerinde şarkı, türkü, muhabbet gırlaması aldı başını gidiyor nicedir. "Neyi seviyorsun orada en çok?" deseler, "Oranın ahengine dokuz sekizlik ritim hakim ya işte onu" derim. Hortum Süleyman ve ekipleri ta eski zamanlarda Sulukule devriye evlerini kapatınca saz takımları sahile attıydı kendini. Esmer klarnetçi, cümbüşcü, debrekçi taifesi renkli renkli ve illa ki dokuz sekiz etti ortamı haliyle. Eh gel de sevme simdi!.. Kumkapı'nın bir arpa boyu ötesi Nişanca, Kadırga Küçüayasofya malum. Hayrettir sanki de tüm "televizyon tamircileri" hem de "tv hastanesi" adı altında orada kümelenmiş. Üzüntüm, Seda Sayan'ın evini yıkmışlar salaş diye. Halbuki bu gidişle kızın evi ileriye dönük bir "Seda Bacı Türbesi" olabilirdi pekala. Oralara uzanmışken Sultanahmet esnafına "ce" demeden döner miyim oradan? Baktım gördüm durumları gayetle güzel... Fatih'in tadı da yavaşına oturuyor yerine. Okul dağılışları, öğrenciler değişik değişik forma rengi ve şekilleriyle kırlangıç göçü göklerine döndürüyor havaliyi. Halıcılar ve Akdeniz Caddeleri, Çarşamba içleri, Küçükmustafapaşa tarafları cümbüş cümbüş şimdiklerde. Kadir Has Üniversitesi aranan kan gibi geldi Haliç'e. Cibali Cibali olalı böyle cıvıltı görmemiştir. Bir de kızlar fena güzel, delikanlılar beter yakışıklı. Nesil güzelleşti zaten. Bizim kuşaklar olaraktan biraz gudubet miydik ne?
Karşıyaka memleket "Sen hiç karşı yakaya geçmez misin be adam?" diyenlere nanik. Daha geçen gün sabahtan akşama Kısıklı, Bağlarbaşı, Çinili, Selamsız, Doğancılar, Duvardibi, Çiçekçi, Harem... Hepiciğini gezdim. Oraların Avrupa yakasına göre daha sakin, tertipli ve hoş olduğunu söylesem malumu ilam olmaz mı yani? Fakat herkesin ağzında bir Zekeriyaköy lafıdır gidiyor. Yok yav! Ne kadar güzel olursa olsun, insanın iki ayağı da kentin ta cücüğünde olacak ki hareket kabiliyeti olsun di mi?..
|