|
|
Başkanlar ve lüks arabaları
Mustafa Sandal her albümüyle bir biçimde gündem yaratamasını bilen bir şarkıcı. Bir dönem moda olan bir şarkısı vardı: "Onun arabası var, güzel mi güzel. Şoförü de var özel mi özel. Bastı mı gaza gider mi gider. Maalesef ruhu yok." Şimdi bizim belediye başkanlarımız aynı durumda... Hepsinin altında güzel mi güzel arabaları var, son model ve lüks. Şoförleri de var. Dahası hepsinin koruması da var, özel mi özel!.. Ama 'maalesef' tüm bunlar, yaşadıkları kente 'ruh' katmaya yetmiyor. Çünkü onlar, kendilerini seçen halka hizmet etmek, kenti yaşanabilir kılmak yerine, altlarına lüks arabalar çekip, korumalar almayı, çevrelerinde şatafat yaratmayı tercih ediyorlar. Sel sularına teslim olan, kaçak yapılaşmayla boğulan, ulaşımı kilitlenen ve çöküşün eşiğine gelen bir İstanbul böyle yaratıldı. Kısaca, İstanbul'un temel sorunlarını çözemeyen başkanlar, ne yazık ki, göreve gelir gelmez altlarına Audi 8, Mercedes, Volvo SX almayı biliyorlar. Peki hangi başkan, hangi arabaya biniyor ve parasını kim ödüyor? İstanbul'un 32 ilçe belediye başkanı, 41 belde belediye başkanı, bir de büyükşehir belediye başkanı var. Belediye başkanlığı bir kamu hizmetidir. Başkanlar, halkın oylarıyla seçilip halkın parasını iyi yönetmek için göreve gelirler. Ancak İstanbul'da temel sorunları çözmekten çok, işin gösteriş kısmı öne çıkıyor. Bir AK Partili anlatıyor : "Belediye başkanlığına soyunan insan kendinden çok halkı düşümeli. Şu son sel olayına bir bakın, hangi belediye başkanı çizmelerini çekti, halkın arasına karıştı? 200 metrelik yolu 45 dakikada geçtim. Çevremde bir Allah'ın kulunu görmedim. İstanbul'un derin sorunları olabilir. Ama siz önce görev adamı olun. Altlarında lüks arabalarla, özel korumalarla halkın gerçek başkanlığı yapılamaz." Evet soru şu: "Sizin yaşadığınız bölgenin ve tabii ki İstanbul'un temel sorunlardan kaçını çözdünüz de altınıza lüks araba alma hakkını kendinizde gördünüz?" Şimdi de bir CHP'li anlatıyor : "Memurunun, işçisinin parasını ödeyemiyor, belediyesi borç içinde yüzüyor, bölgesinde sorunlar diz boyu, ama bizim başkan, altında lüks arabası, özel koruması ve şoförüyle hava atıyor. Böyle lüks, şatafat nerede görülmüş?" Asıl derdimiz İstanbul... İstanbul yaşanamaz halde... Altyapısı, kaçak bina problemi, ulaşımı çözümsüz durumda... Bunlara artık İstanbullu'nun tahammülü yok. AB'ye girmeye hazırlanan Türkiye'de, belediye başkanlığı yapıyorsunuz. En azından 'Kardeş Şehir' adı altında da olsa AB ülkelerine bir kerelik bile gitmişliğiniz vardır. Hiç mi dikkat etmediniz? Orada belediye başkanlarının altlarında 'makam' arabası, 'korumu ordusu' var mı? AB kriterleri kapımızda... Sivil toplumun geliştiği bir dünyada yaşıyoruz. Sivil toplum örgütlerinin feryatlarına artık kulaklarınızı kapatamazsınız. Bir bölge beton yığınına çevriliyorsa, halen kaçak bina yapılıyorsa, kentin trafik yükü plansız iş merkezleri ve yüksek binalarla hesapsız, kitapsız arttırılıyorsa, hiç bir başkanın 'rahat uyumaya' hakkı yok. Aynı zamanda rahat koltuklarına gömülüp lüks arabalarında gezmeye hiç hakkı yok. Şimdi asıl soruyu soralım: "Bu arabalar lüks olmak zorunda mı? Bir arabanın fiyatı ne kadar? Belediye'ye bir yıllık masrafı ne kadar? Bağışla alınan kaç belediye başkanı arabası var ve ne karşılığı bağış yapılmış?" Ve son söz... İnin o arabalarınızdan, karışın halkın arasına... İşte o zaman halkın sivil önderi olursunuz... Kentinizi yaşanabilir kılmak için halkı da yanınıza alarak değişimi başlatın.
|