| |
Ben bu işte yokum!
Birçok meslektaşımı örnek alarak bugün benim de şöyle anlı şanlı bir Sedat Peker yazısı yazmam doğru olurdu. Meseleyi neresinden çekiştireyim diye uzun uzun düşündüm. Suya sabuna dokunmayan bir yazı yazmak okuyucuya saygısızlık olur. Fakat suya sabuna nasıl dokunacağım? Ben bu konuda ne biliyorum ki, oturup ahkam keseyim? Delil yetersizliği sebebiyle serbest bırakılmış olması hasebiyle, "sayın" Sedat Peker'in aslında "değerli bir işadamı" olduğu da bizzat yargı tarafından ilan edildiğine göre, suç delilleri tedarik edilmemiş bir beyfendinin ille de tutuklanıp içeri tıkılmasını talep etmek hukuka saygısızlık olabilirdi. Ben ki, bir zamanlar fırtına, matador, balyoz vesaire operasyon isimleri ile birbirinden temiz işadamlarının enselerinden tutulup içeri tıkılmasına karşı çıkmış bir gazeteci olarak böyle bir haddini bilmezlik yapamazdım. Ayrıca, Sedat Peker beyefendiyle bir alıp veremediğim de yok! Koskoca devlet, Sedat Bey'i gözaltına alırken bana mı sordu? Delilleri toplayacaklardı da ben mi engelledim? Sayın hakimlerimiz bir zanlının salıverilmesine karar verirken bana mı danıştılar? Hayır! Sevgili Adalet Bakanımız Cemil Çiçek bile, "Bu iş üç beş kişinin gayretiyle değil, ancak ulusça bir İstiklal Harbi başlatarak temizlenebilir" diyorsa ve bunu derken de herhalde bir bildiği varsa, bana da haliyle suya sabuna dokunmamak düşer. Yarın Tanrı korusun Sedat Peker beyle aramızda bir kırgınlık yaşanacak olsa, beni kim koruyacak? Gerçi delikanlılık aleminin raconlarına saygımız sonsuzdur ama yine de ne olur ne olmaz! Zaten devletle başı derde girmiş bir insanı sebepsiz yere sinirlendirmemek lazım. Suç varsa ceza da olacaktır. Bunun için de suçun ispatı gerekir. Suç ispat edilemiyorsa, hariçten gazel okumanın bir yararı olmaz. Bütün bunlara rağmen, "bunca vaveyla ile gözaltına alınan bir grup girişimci genç adam nasıl oldu da geceyarısı serbest kaldılar" şeklinde bir şaşkınlık belirtebilirim. Hem böylesi bir şaşkınlık belirtisi pek sinirlendirici olmaz. Zaten Sedat Bey de serbest kaldığını duyunca galiba bayağı şaşırmış! Bizim devletimiz oldum olası şakacıdır! Bir bakarsınız, yeniden yakalar Sedat Peker'i, sonra yine bırakır, yine yakalar, yine bırakır, bunlar olağan olaylardır. Benden ille de bir duruş bekliyorsanız, sadece şu sözü verebilirim: Eğer Bakan Çiçek'in sözünü ettiği tarzda bir ulusal temizlik ve arınma kampanyası başlatılırsa ve ben bunu dünya gözüyle görürsem, o kampanyaya seve seve katılırım. Fakat buna inanmam için, başka şeyler de gerekiyor. Mesela: Yakın devirlerde dolandırılan devlet bankalarının kimler tarafından nasıl dolandırıldığının ortaya çıkartılması ve dahi faili meçhul dosyalar halinde raflarde bekleyen siyasi cinayetlerin aydınlatılması gibi Bunlar ele alınmadıkça, beni hiç kimse temizlik kampanyasına ikna edemez. Bu itibarla, hayatlarını insanları korkutarak kazanan bir grup girişimcinin içeri tıkılıp tıkılmaması beni enterese etmiyor. Çünkü üç beş kişiyi içeri tıktığınızda, Türkiye'deki tuhaf yaşam sistemleri değişmeyecek. Siyasi partilerin bütçeden yıllardır lüpledikleri paraların hesabı sorulamazken, haraç mevzuatıyla kimi ticarethanelerin güvenliğini temin eden girişimcilerden hesap sorulması ikna edici bir kampanya gibi görünmüyor bana Katakulliye gelmem!
|