| |
Önemli...
Önceki günkü gazete manşetleri Türkiye'nin nasıl kirlendiğini bir kez daha gözler önüne seriyordu. Çetelerin, bürokrasinin hangi noktalarına kadar uzandığını görüp bir kez daha şaşırıyordunuz. Dehşet tefrikasına dönen çete marifetlerinde eski cumhurbaşkanlarının, kuvvet komutanlarının, valilerin adlarına rastlayabiliyordunuz. Bu arada, Yargıtay da Neşter-2 Operasyonu'nun devamında yaptığı bir disiplin soruşturması sonucu bir üyesini görevden çekilmeye çağırmıştı. Sistemin ne kadar kirlendiğini görerek şaşırsanız da, bir temizlik harekatının başlamış olduğu hissi de sizi o kadar rahatlatıyordu. Türkiye sadece AB standartlarına ulaşmaya çalışmıyor, bir yandan da arınmaya savaşıyordu galiba...
*** Derinleştikçe tüm Türkiye'yi sarsacağa benzeyen bu çete haberleri arasından sıyrılarak çok önemli bulduğum iki haberde demir attım. Bunlardan ilki Sabah'ın 27. sayfasında küçük bir haberdi... Türkiye'deki "çocuk ölümleri" ile ilgiliydi... Bu tür haberler nedense bizde medyanın mönüsü içinde yer almaz, zaten habere başka yerde de rastlamadım. Bizim gazetenin haberi de UNICEF kaynaklıydı ve dış haberler servisi tarafından haberleştirilmişti... Cuma günü UNICEF yeni dünya raporunu yayınladı. Rapor beş yaş altı çocuk ölümlerini içeriyor. Türkiye'nin son on yıldaki en büyük başarılarından biri beş yaş altı çocuk ölümlerini azaltmış olması. Bu, raporda da vurgulanıyor... 1990 yılında Türkiye'de beş yaş altı çocuklardaki ölüm oranı binde 78 iken bu oran 2002 yılında binde 42'ye inmiş bulunuyor... Bu rakam çok başarılı bir süreci sergilemesine rağmen gelinen nokta hala yüz kızartıcı olmaya devam ediyor. Gelişmiş ülkelerdeki oranlar binde 5 ila 6 arasında iken, biz bu oranların hala yedi-sekiz misli daha üstündeyiz. UNICEF'in raporuna göre on yıl içinde binde 42'den binde 26'ya gerilemeyi hedefliyoruz... Halbuki on yıl içinde gelişmiş ülkelerin hedefi binde 2-3 civarına inmek... Gelişmemiş ülkelerde her doğan bin çocuktan 158'nin yaşamını kaybettiğini, Sierra Leone'nin binde 265 ile en kötü durumda olduğunu, onu sırasıyla Nijer, Angola ve Afganistan'ın izlediğini de hatırlatalım.
*** Demir attığım ikinci haber de bebek ölümleri gibi kendi içinde bir düzelme eğilimi gösteren ama olması gereken noktadan çok uzakta seyreden çok önemli bulduğum bir durumu yansıtıyordu. Hep bildiğimiz bir gerçek, haberin başlığı olmuştu: "Avrupa'nın en adaletsiz gelir dağılımı Türkiye'de"... Haberin alt başlığı durumu daha da berraklaştırıyordu: "2003 yılında nispi düzelmeye rağmen Türkiye, en yoksul ve en zengin kesimler arasındaki gelir farklılığının yüksekliğinde Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada geliyor." Dünya Bankası'nın araştırması şu anda Türkiye'de nüfusun en zengin ilk yüzde 20'si ile en fakir yüzde yirmisi arasında sekiz misli fark olduğunu gösteriyor. Önce sevindiren "nisbi düzelmeyi" hatırlayalım... Bu fark bir süre önce 13 idi, sonra dokuza düştü, şimdi de sekize geriledi. Ama bu oran da aynen bebek ölümlerindeki gibi yüz kızartıcı. Bizdeki durum, kabul edilebilir olanın iki misli... Sağlıklı bir toplumsal yapı için en fakir ile en zengin arasındaki fark üç ya da dört mislini geçmemeli.
*** Türkiye'nin istediğimiz düzeyde bir ülke olması, bir yaşına gelmeden ölen bebek oranlarını ve gelir dağılımı adaletsizliğini taşınabilir bir noktaya çekebilmesine bağlı... Bu iki gösterge sağlıklı yaşam ibresi gibi... Bunlarda arzuladığımız başarı sağlandığında zaten devleti saran çetelerden de çoktan kurtulmuş olacağız...
|