Yağmalığın adı devlet
Nicedir devlet olmaktan çıkan Türkiye'nin büsbütün yerle bir edilmesi için dışarıdan ve içeriden el birliği ile geliştirilmiş şeytani çığırın sürdüğü yolundaki inancımı bin birinci defa kanıtlayan bir haber özeti. - Sedat Peker tüm yakın ve kilit adamları ile birlikte gözaltına alındı.. Bizzat Başbakanın emri ile (Allah! Allah!) gerçekleştirilen operasyon Ankara'dan yönetildi ve İstanbul Emniyeti'nden gizli (Kırk bir kere maşallah!) tutuldu. Polis yetkilileri bu sefer 'al ve sal yok' diyerek Peker'in müthiş delillerle yakalandığını bildirdiler. Mahkeme, Ankara'nın doğrudan başardığı bu müthiş delil toplama işi ile dalga geçerek sanığın tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Savcılığın itirazı üzerine bu sefer aynı mahkeme, tutuksuz yargılamaya karar veren hakimin katılmadığı oturumda sanığın hemen tutuklanmasına hükmetti. Herhalde kıytırık bir mafya örgütü bile, devlet dediğimiz bu yapı kadar tutarsız, dengesiz, kopuk, dağınık hareket edemez. Lakin bu durum şaşırtıcı değil. Zira Türkiye, 1940'lardan beri vakıf arazi üzerine kurulu dev bir yağmalıktır. Vakfın hakiki sahibi malından habersiz olduğu için bu yağmalık sürekli el değiştirir, mafyanın biri gelir öncekini kovar, işletmeye el koyar, hep orada kalacağını zanneder. Fakat bir süre sonra başka bir mafya onun yerini alır. Hikaye budur. Hiçbir iktidar bu düzeni kökten değiştirme iradesine sahip olmamıştır. Şimdikinin de muazzam Meclis aritmetiğine rağmen böyle bir dirayeti ve hatta niyeti olmadığı; genel müdürden odacıya kadar her birimin her elemanını partilileştirmek istemesinden bellidir. Esasen tüm iktidarlar aynen mafya sertliğinde partizandır; her yerde ille de kendi adamlarını isterler. Bir iktidarın; kendisinden önce devlette dürüst ve işini iyi yapan tek bürokrat yokmuş gibi davranarak hemen her görevliyi değiştirmek istemesi, 'ben bir mafya örgütüyüm' demekle eşanlamlıdır. Darbecisinden siyasetçisine kadar her yeni 'el koyucu', Türkiye isimli yağmalık üzerinde aynen mafya gibi işlem yapar. Uysun uymasın, her yere kendi adamlarını koymaya kalkar; yeni müdür tayin eder, çalışanların çoğunu veya tamamını değiştirir. Bu öyle bir yağma düzenidir ki, bir süre sonra yağmacı da yağmalanır. Türklerde yeni bir durum da değildir bu! Daha Orta Asya'larda iken devlet çürüdükten veya kardeşler, beyler, boylar arasında paylaştırıldıktan sonra hep yağma düzeni başlamıştır. Böyle olduğu için Rusya koskoca Türkistan'ı yarım asrı bile bulmayan zaman içinde parça parça yutuvermiştir. Ecdat o yüzden 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' demiştir.. Ortada hakiki devlet yoksa herkes kuzgun kesilip leşe tebelleş olur. Ta ki, her kuzgun leş olana kadar.
*** Cumhuriyet tarihinin yağma vakalarını da birer film gibi izleme imkanı bulabilsek, şimdi erdemli bildiğimiz nice zevatın çekirdekten haramzade olduğunu görürüz. İlk büyük yağma salgını daha Atatürk'ün moralini ve sağlığını yitirmeye başladığı yıllarda patlak vererek gittikçe büyümüştür. Bu doğrudan vakıf arazi ve mülklerinin talan edilişidir. Şimdilerde neredeyse kutsanan pek çok ticaret ve sanayi devinin bu yağma defterinden silinmiş kayıtlarını bilen bilir. 1950'lerde hazine arazilerini yağmalama çığırı başlar. Türkiye denen yağmalığa el koyanların gözleri önünde, bilgisi dahilinde ve bazen iştirakleri ile nice hazine emlaki talan edilir. 60'lardan 70'lerin sonuna kadar ise yeni yağma tarzı, ithal ikameci sanayicilere tanınan imtiyazlardır. 80'lerde darbeci-siyasetçi işbirliğinin ardından hayali ihracat marifetiyle yeni meşru (!) mafyalar üretilir. 90'ların yağma örneği, hazineye borç verip faizleri şişirttirmektir. Bu yolla da servetlere servet katılır. Ayrıca bazı banka sahipleri gözümüzün içine baka baka yaklaşık 50 milyar doları yağmalayıverirler. Şimdi de kamu ihaleleri ve özelleştirme üzerinden irili ufaklı yağmalarla yeni meşru (!) mafyalar türetiyoruz. Türkiye'de asıl mafya, adına alışkanlıkla devlet demeyi sürdürdüğümüz yağmalığa siyaseten ve iktisaden hükmedenlerdir. Diğer mafya diye bildiğimiz kabadayılar ve müsveddeleri ise bu dev yağmalıktan kırıntı kapabilenlerdir. Balığın tamamı kokmaktadır ama çürümenin merkezi daima baştır..
|