| |
|
|
İstanbul'da bir cuma turu..
Efendim Abbas yollara düştü ya.. Şimdi siz bu satırları okurken, biz kısmetse Kıbrıs'ta olacağız.. Köşeyi kapatmama itiraz eden çok. Bu yüzden, sevgili kardeşim ve başyardımcım Serpil Gogen'e dedim ki.. "Bu cuma sana sürprizli bir program hazırladım. Beraber gezeceğiz. Ama sen yazacaksın. Ben kaçamak yaparken, köşe de boş kalmamış olacak.. Ben geçen cuma gezdirdim. O bu cuma yazdı..
*** Hıncal Ağabey'imle program yapmanın tadına doyum olmaz. Hani insanlar vardır, "Sen ne istersen yapalım" tarzı nezaket şablonlarıyla topu size atarak düşünme zahmetinden kurtulurlar.. Tam tersi.. Sormaz bile! Neyi sevdiğinizi, nereye gitmek istediğinizi bilir zaten! O gün beş ayrı program yapmışsa, beşini de gittiğiniz yerin kapısında öğrenirsiniz.. Söylemez! Programlar sürprizdir.. Tıpkı geçen cuma gibi.. Hava harika.. Saat yarıma doğru gazeteden çıktık.. Ver elini Sultanahmet.. Programın bu bölümünü biliyorum, çünkü Four Seasons'a davetliyiz.. İddia üzerine Şef Giancarlo, ağzına balık sürmeyen Hıncal Ağabeyime, eliyle yaptığı balığı yedirecek.. Ama önce bahçede oturup öğle ezanını, otelin duvarlarında yankılanan o müthiş dört sesli ezan kanonunu dinleyeceğiz. Havalar soğumadan, bir cuma günü bu muhteşem şölene mutlaka tanık olun.. Dört büyük camide onar, on beşer saniye ara ile başlayan ezan.. Biri tenor, biri bas dört değişik müezzin.. Böyle bir ezanı dünyanın başka yerinde dinlemek mümkün değil.. Eşsiz bir musiki.. Benzersiz bir huşu duygusu.. Masa otelin mutfağında hazırlanmış.. İnanamadığım şey, onca baharatlı, sarmısaklı sosların, yemeklerin, tavaların, ızgaraların yapıldığı mutfakta yemek kokusu yok.. Mis gibi.. Ana yemek, fırında kalkan.. Ama sevgili ağabeyim, değil mantarlı kalkan, kerevizli kalkan kılçığı konsomesini bile afiyetle içti. Şimdi.. İnanılmaz bir yemek ve ağırlanma.. Nasıl kafa dengi, nasıl espritüel, ama işinin nasıl uzmanı otelin Genel Müdürü Marcus Bey'e teşekkür edip ver elini Galatasaray.. Yapı Kredi'nin önündeyiz.. Öyleyse, programda sergiler var..
*** Üç sergi.. İlki Mehmed Siyah Kalem.. İnsanlar ve Cinlerin Ustası.. Ne kimliği, ne zamanı, ne zeminiyle ilgili tutarlı bilgi yok.. 13 ile 16. yüzyıl arasında bir zamanda, Asya'da bir yerlerde (muhtemelen Türkistan'da) yaşamış, o kadar.. İpekyolu'nu, yol üzerindeki günlük yaşamı, şamanları, budistleri, keşişleri, doğaüstü varlıkları çizmiş.. Minyatürlerini, sinema filmi kurgusu içinde, rulo halinde düzenlemiş.. Bir anlatıya eşlik ettiği varsayılıyor. Yani masalcı hikâyeyi anlatırken, rulo açılarak konu resimle gösteriliyor. Zamanın sineması yani.. Ya da televizyonu.. Eserin sağlam kalan parçalarını Yavuz Sultan Selim, İran seferi sonunda Topkapı Sarayı'na getirmiş. Ama rulo, bilinmeyen bir nedenle sarayda kesilip biçilmiş, küçültülmüş, yeniden düzenlenmiş, albümlenmiş.. Sergide saray kütüphanesinde bulunan 50 minyatürün 21'inin orijinali, tamamının dijital baskıları sergileniyor. Giriş ve asma kat Siyah Kalem'in.. Üst katta, merdiven boşluğuna yerleştirilen raylara oturtulmuş devasa bir camekân içinde, 17. yüzyıldan kalma, muhteşem bir sancak var. Boyu 3.20, eni 1.85 metre.. Türküde sözü edilen ünlü kalenin burçlarına kimbilir kaç kez çekilen, kırmızı ipek üzerine yeşil bantlarla işli, "Estergon Sancağı".. Banka koleksiyonuna ait.. Japonya'da onarılarak ömrü 500 yıl daha uzatılmış haliyle halka açılmış, küçük bir notla birlikte: "Estergon Kalesi Sancağı'nı 60. Yıl Sergileri çerçevesinde sergileyerek halkla paylaşmamız düşüncesini öneren Hıncal Uluç'a teşekkür ederiz". Ayni katta, "Altının İktidarı, İktidarın Altınları" adı altında, dünyanın en önemli madeni para koleksiyonlarından biri, elli yıllık bir emeğin ürünü, Yapı Kredi Altın Sikke Koleksiyonu sergileniyor. Ama ancak bir bölümü.. 55 bin sikkeden sadece bin tanesi.. M.Ö. 3. yüzyıl erken Roma sikkelerinden başlayarak 20. yüzyıl Cumhuriyet altınlarına uzanıyor. Ortadoğu, Akdeniz, Orta Asya'ya kadar o çevrede kim varsa, hepsini kapsıyor. Serginin katalogu da, tarihçiler, araştırmacılar ve meraklıları için müthiş bir kaynak..
*** Yeniden arabaya biniyoruz. Yapı Kredi Kültür Sanat Genel Müdürü Ömer Kükner de bizimle. "Hayır", derlerse hayal kırıklığına uğrarım, diye sormuyorum. Araba köprüye dönüyor mu? Evet, Bağlarbaşı'na gidiyoruz. Abdülmecid Efendi Köşkü'ne.. Sadece randevuyla, 5-10 kişilik gruplar halinde gezilebilen o müthiş sergiye.. 17 Ekim'e kadar uzatılmış ama saat bulmak yine olanaksız.. Önce, özetle köşk.. 1880'li yıllarda Mısır Hidivi tarafından yaptırıldığı söyleniyor.. 1940'lara kadar hanedana ait.. Sonra iki kere el değiştiriyor. İkincisinde, Kazım Taşkent, Yapı Kredi Bankası için satın alıyor. 200 dönümlük, çok değerli ağaçların bulunduğu bir koru içinde.. Cümle kapısı ve iki yanındaki duvar, Abdülmecid Efendi tarafından çizilmiş.. Zemin katta sofalar paha biçilmez Kütahya çinileriyle kaplı.. Antredeki duvarların birinde, ortasına mermer çeşme monte edilmiş bir peyzaj var.. Ressam Avni Lifij ve Abdülmecid Efendi'nin birlikte yaptığı.. Tavanlar, kapılar, duvarlar panolar halinde bezemeli.. Seyretmeye doyamıyorsunuz.. "Hanedandan bir ressam, Abdülmecid Efendi"nin eserleri böyle bir dekorda, bir mücevherin içinde sergileniyor.. Abdülmecid Efendi, çok iyi yetişmiş bir şehzade, bir entelektüel... Müzisyen, ressam, şair ve yazar.. Fransızca, Almanca, İngilizce, Farsça ve Arapça konuşuyor. Yerli, yabancı sanat, edebiyat dergilerine, gazetelere abone.. Resme özel ilgisi var.. Devrin önde gelen yerli yabancı ressamlarıyla birlikte çalışmış, İstanbul'da, Paris'te, Viyana'da sergilere katılmış.. Portreler yapmış. Saraylı kadınları çizmiş.. Sarayın içinde ve dışında.. Çevrede, yabancıların arasında.. Çoğu zaman başları açık.. Feracelerinin içinde olduklarında bile saçları görünüyor. 100 yıl öncesinin İstanbul'unda, İslam Halifesi'nin çevresindeki kadınlar bunlar.. Boyunları, gerdanları açık, kolları açık.. Alabildiğine şık ve zarifler! Kızı Prenses Dürrüşehvar, şair Abdülhak Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem, saray erkânı ve tarihi konu alan muhteşem tablolar var.. Natürmortlar, peyzajlar inanılmaz.. Tevfik Fikret'in "Sis" şiiri üzerine yaptığı tablo, özellikle.. Ya atlar? Tek zaafı, eller.. O yüzden olacak, hep el çalışmış.. El eskizleri yapmış.. Her tablonun ayrıntılarında dönemle ilgili yeni bir şey keşfediyorsunuz.. Adeta, tarihi belgeler dizisi.. Keşke sergi 2005 boyunca devam etse.. Keşke herkes görebilse.. Meclis Başkanı, Başbakandan başlayarak, sokaktaki adam herkes görse.. Hem köşkü, hem de İslam'ın son halifesinin resimlerini.. Hani İslam'da resim yasak ya.. Nü bile çizen halifenin yapıtlarını görmenin tam zamanı aslında..
|