| |
Perakende düşünelim
AB komisyonu, tavsiye kararını açıklamaya hazırlanıyor. Her ne şart veya kayıtla olursa olsun "müzakerelerin" başlaması, Türkiye için yaşamsal önem taşıyor. Bizi ne zaman ortak alacaksınız diye olay çıkarmanın hiçbir anlamı yok. Bu noktada, "toptan" değil, "perakende" düşünmek zorundayız. Adım adım ilerleme stratejisi gütmeliyiz. Müzakere hakkını elde etmek, üyelik hakkını elde etmenin hem başlangıcı hem de hazırlayıcısıdır. Önemli olan bu sürecin kazasız belasız atlatılmasıdır. Şundan emin olabilirsiniz ki, AB karşıtları ve statüko yanlıları bu müzakere sürecinde boş durmayacaklardır. Belki de çeşitli provokasyon yolları denenecek. Sürecin ağırlığından ve uzunluğundan doğacak yılgınlığı ve yorgunluğu fırsat bilecekler çıkacak. İç politik çatışmalar daha da keskinleşecek ve müzakereler bu çatışmalara malzeme yapılabilecek. Müzakereler boyunca AB'nin iç siyasetleri de yer yer olumsuza doğru değişim gösterebilecektir. Bütün bunlar göğüslenmesi gereken handikaplar... Bunun için ne kadar özveri gerekiyorsa şimdiden hazırlanmalı, düşünce sistematiğimizi hızlandırmalı, kollarımızı omuzlarımıza kadar sıvamalıyız. Bu topraklarda gerçekleştirilen Atatürk devrimlerinden sonraki en büyük devrimdir, müzakerelerden başarıyla çıkılması. Bu anlamda da müzakereleri, başarıyla yürütecek kadroların oluşturulması çok büyük önem taşıyor. Şöyle bile söyleyebiliriz: AB ile ortaklık müzakereleri, Türkiye'nin önünde açılmış yepyeni bir sektör olarak algılanmalıdır. AB ile müzakerelerin başarıyla sürdürülmesi bir hükümet misyonu değil, bir devlet ve millet misyonu olarak algılanırsa, ağır işleri omuzlayacak başarılı ve tuttuğunu kopartan kadroların oluşturulması daha kolay olur. Bu da başarıyı getirir. Benim açımdan, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin 10 yıl sonra veya 15 yıl sonra gerçekleşmesi arasında çok çok önemli bir fark yok. Geçmişte bu kadar zaman kaybetmiş bir ülkenin 5 yıl daha çabalaması ne önem taşır ki? Ama 10 veya 15 yıl sonra, AB üyeliğimizin tescil edildiği gün, Türkiye'nin makus talihini bir kez daha yendiği gün olacaktır. Ve o gün işte gelecek kuşakların önündeki ufuklar tamamen açılmış olacaktır. Politik, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan... Avrupalı Türkiye, dünyada bir ilki başarmış olacaktır. Kültürel kimliği tamamen farklı bir topluluk içinde yaşama cesaretini gösteren tek millet Türkler olacaktır! Bu bir ilktir dünyada... Tıpkı AB projesinin bütün dünyada ilk ve tek olması gibi, Türk milletinin de bu tarihi cesareti göstermesi ilk ve tek olacak. Biz hep Türkiye-AB ortaklığının her iki tarafın da yararına olduğunu savunageldik. Politik, ekonomik ve stratejik realiteler düşüncelerimizi ve sezgilerimizi doğruluyor. Türkiye'nin de olabileceğini bütün dünyaya kanıtlamak ne büyük bir zaferdir ki, anlatması kitaplara sığmaz.
|