Bu bir özeleştiridir
Daha küçücük bir çocukken çevremdeki büyüklerin, etrafı şöyle bir kolaçan ettikten sonra kısık sesle "Aleviler'e kız verilmez! Onların kestiği yenmez!" türünden tartışmaya kapalı, esrarengiz hükümler verdiklerine tanık olmuştum. Alevilik konusunda çocuk aklımın ilk örselenmesi böyle başlamıştır. Sonrası bin bir tezvirat ve iftirayla devam etti.
*** Biraz bilinçlenmeye başlayınca fark ettim ki bu topraklarda Aleviler'e yönelik ayrımcı tutumlar, dinden imandan bağımsızlaşmış, pis bir gelenek olup çıkmış! Çünkü Aleviler konusunda kimsenin "Din ne diyor?" diye merak ettiği yoktu. Bunun yerine atadan babadan miras kalan tehlikeli ve acımasız önyargılar, hiçbir sorgulamaya tabi tutulmaksızın diri tutuluyordu. Benim gibiler için "devrimcilik" ve "bilinçlenme" biraz da gelenekle hesaplaşma anlamı taşıdığı için, o ilk bilinçlenmenin ardından "Bu pis geleneği kabul etmemeliyim!" deyiverdim. Artık Aleviler'le ilgili fısıldanan o karanlık sözlerin tümü ayağımın altındaydı. Ama pis geleneğin getirdiği ayrımcılık, çeşitli sosyal nedenlerden dolayı bir parça hızını kesmiş olsa da devam ediyordu.
*** Bense olayı kökten kavramaya kararlıydım. Önce meselesi olduğu için insanı birden içine alıveren ve muhalif damardan beslenen o itirazcı Alevi türkülerine meftun oldum. Sonra Ali-Muaviye çekişmesini, Hazreti Hüseyin'in zulme karşı ayaklanışını, Ehli Beyt sevgisini anlamaya çalıştım. Ardından Türkiye Aleviliği'nin, Şia'nın diğer kollarına göre kendine özgü olduğunu ve bu kendine özgülükte Sünniler'in dışlayıcı tutumlarının rol oynadığını fark ettim. Yani Aleviler'i anlamaya çalıştım. Önyargısız olarak, tanımlamaya kalkmadan, oldukları gibi kabul ederek.
*** Ve mesele artık benim için berrak: Bugün "Alevilik İslam'ın dışındadır" diye kabul edilmesi akıl ve mantık ölçüleriyle imkansız önermelerle dikkat çekenler, aslında tüm güçlerini Sünni kesimin yıllara dayalı dışlayıcı tutumundan alıyorlar. Söylemek istedikleri şudur: "Siz madem bizi dışladınız, türlü iftiralarla aşağıladınız, biz de sizden kendimizi alabildiğine uzaklaştırırız." Alevi kitlesinin genel ruh hali bu olunca kendilerini "önder" kabul eden kişilerin, en olmayacak önermeleri dile getirmekten çekinmemelerini yadırgamamak gerekir. Çünkü onlar, Sünniler'le araya çizilen sınır ne kadar aşılmaz olursa Alevi kitlesinin durumdan o kadar memnun kalacağını düşünüyorlar. Bence bu noktada Alevi sözcülerinin niyetlerini sorgulamanın ya da söylediklerinin kitaba ne kadar aykırı olduğunu kanıtlamaya çalışmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Yapılması gereken şudur: Hiçbir komplekse kapılmadan ve hiçbir hesaba dayanmadan o pis geleneğin terk edildiğini haykırmak ve Alevi kitlesinden büyük bir özür dilemek! Bu sarsıcı çıkış yapılmadan kırgınlığın son bulmasına imkan yoktur. Ancak bu çıkış yapıldıktan sonra Aleviler, art niyetli kişilerin manipülasyon hedefi olmaktan kendilerini kurtarabilirler.
|