Çocuğunu eve kapatma hastalığa davetiye çıkarma
Adeta pamuğa sararcasına korunan çocuklar, hastalıklara karşı savunmasız kalıyor. Dr. Emin Mindan, eve kapatılarak büyütülen çocukların dış ortamla karşılaştığında sık hastalandığına dikkat çekiyor. Bulaşıcı hastalıklara karşı direnç kazanmaları için her gün dış ortama çıkarılmaları şart
Hayatını çocuk sağlığına adayan, 24 yıllık Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Emin Mindan, bu konudaki deneyimlerini bizimle paylaştı. Dr. Mindan, çocukluk çağı bulaşıcı hastalıklarının büyük bölümüne karşı aşı ile ömür boyu koruma sağlandığını belirterek, "Sadece evde, kapalı ortamlarda büyüyen çocuklar, yuvaya veya okula başladıklarında çok sık hastalanıyorlar. Bulaşıcı hastalıklara karşı direnç kazanmaları için her gün bir kez dış ortama çıkmaları gerekiyor" diyor.
MİKROPLA SAVAŞMASINA İZİN VERİN Dr. Mindan, yuvaya giden çocuğun değişik bir ortamla yüz yüze geldiğini vurgulayarak, ailelerin özellikle beslenme hataları yüzünden, gereksiz yere ilaç yüklemesi yaparak çocukların bağışıklık sistemini olumsuz etkilediklerine dikkat çekiyor. Dr. Mindan, ebeveynlere şu önerilerde bulunuyor: "Evin dışına ilk kez çıkan, yuvaya ya da okula başlayan çocuk, değişik bir florayla, mikrop sülalesiyle karşılaşıyor. Yuvaya gitmese, ilkokulda bunu yaşayacak. Yani, insanın bu florayla, doğayla tanışmadan büyümesi mümkün değildir. Ailenin, çocuğuna bu gibi enfeksiyonları, bu gibi bulaşıcı hastalıkları yenme gücünü vermesi lazım. Sıklıkla ilaca başvurmamak, hastalıklardan korunmadaki ilk yollardan birisi. Çocuk biraz ateşlendi diye, doktor doktor gezilmemeli. Bunu belirli koşullar içinde söylüyorum tabii. Çocuğa en az 48 saat, 72 saat, o mikropla karşılaşıp kavga etmek için süre tanınmalı. Çocuğun vücudunun bu mikroplara karşı özel silahlar üretmesine izin verilmeli. Aile, çocuğunu ilaca bağımlı hale getirmemeli. Bir diğer önemli konu; çocukların beslenmesi ve bağırsak florasındaki faydalı bakterilerin yaşamasına imkân verilmesi. Şekerli gıdalar, tatlılar, çocuğu hastalıklara karşı dirençsiz kılıyor. Çocuk, özellikle bağırsak florasındaki faydalı bakterilerin artmasını sağlayan sebze ve tahıl ile beslenmeli. Bunun için; yoğurt, yer elması, kereviz son derece faydalı besinler."
EKİNEZYA ÇAYI İÇİRİN Dr. Mindan, her ülkenin aşılama (bağışıklama) programının değişiklik gösterdiğini, Türkiye'de devletin zorunlu kıldığı difteri-boğmaca-tetanos (karma) aşıları ile, çocuk felci, kızamık ve hepatit B aşısının başarılı bir şekilde uygulandığını belirtiyor. Kızamık aşısında, geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan SSP adlı hastalık yüzünden çocukların ölüm riskiyle karşı karşıya kalmalarının gerekçesini ise, eksik aşılama olarak açıklıyor. Sağlık Bakanlığı'nın tıpkı çocuk felci konusunda yaptığı gibi, kızamık ile mücadele programı kapsamında bir kampanya başlattığını hatırlatan Dr. Mindan, ailelere aşı takvimine düzenli olarak uymalarını tavsiye ederek, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Kızamıktan sonra görülen ve batı toplumlarında hemen hemen hiç rastlanmayan SSP hastalığı, Türkiye'de yaklaşık 10 çocukta ortaya çıktı. Bu hastalık beyni tutuyor ve merkezi sinir sistemine zarar veriyor. Kızamık aşısının 15'inci aydan sonra iki kez yapılması gerekiyor. Bu aşı, böyle uygulandığı taktirde kızamığı karşı yüzde 100'e yakın koruma sağlıyor. Ama bizde, dokuzuncu ayda yapılıp bırakılıyordu. Bir 15'inci ayda ve bir kez de okul çağında; beşinci - altıncı yaşta yapılması gerekiyor. İnşallah, bundan sonra böyle yapılacak ve SSP böylece hiç görülmeyecek. Aşısı olmayan bakteriler hastalık yapıyor. Çocuğun vücut direncini artırmak için probiyotik, yani; bağırsak florasındaki faydalı bakterileri öldürmeyen besinlerle beslenmesi ve hepsinden öte özellikle dış hayata karşı aşılanması lazım. Çocuk; eve kapatılırsa, hastalıklara karşı direnci kırılıyor." Dr. Mindan'ın bulaşıcı hastalıklara karşı beslenme önerileri de var. Çocuklara Türkiye'de de kolaylıkla bulunan sebzelerin dışında; Ekinezya çayı (Echinacea) bitkisinin verilmesini öneriyor. Dr. Mindan, bunun mikrobik hastalıklara karşı bünyeyi koruduğunu vurguluyor. Özellikle Türkiye'de zorunlu olan aşılar dışında; suçiçeği, hepatit A (bulaşıcı sarılık), zatürree, menenjit (HIB) aşısının özel olarak aileler tarafından yaptırıldığını, bunların saptanmış bir zararının saptanmadığını söylüyor.
AŞISI OLAN KORUNUYOR Çocukluk çağı bulaşıcı hastalıklarının büyük bölümünden aşılama ile korunmak mümkün. Bu hastalıklarda, hastalık etkeni virüs cinsi; mikroorganizmalardır. Aile içinde, okulda, hastalık çocukların birinden diğerine kolayca bulaşır. Aşağıda, sırasıyla ele alınacak ve özellikle virüslerin yol açtığı ateşli hastalıklarda, ender de olsa "Reye Sendromu" adı verilen tehlikeli bir hastalığa yol açabileceğinden, ateş düşürücü olarak Aspirin verilmesi son derece sakıncalı.
* SUÇİÇEĞİ: Genellikle okul çağında görülüyor. Virüslerin yol açtığı ateşli-döküntülü bir hastalıktır. Ateşle başlar. Önceleri deride hafif kabarık, kırmızı döküntüler ortaya çıkar. Daha sonra bunların ortalarında su dolu kesecikler oluşur. Döküntüler ilk önce saçlı deride görülür. Oradan gövdeye, kola ve bacaklara yayılır. Hastalık derideki bu döküntülerden havaya karışan virüslerle bulaşır. Döküntüler kabuklaşarak iyileşir. İyileşen döküntünün yerinde hafif kahverengi lekeler kalır. Bu lekeler daha sonra hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Döküntülerin hepsi kabuklaştığında, bulaştırıcılık dönemi geçmiştir. Döküntüler, kaşındıklarında mikrop kapabilir. Bu durumda hastalık ağırlaşır ve yaralar iyileştiklerinde iz bırakır. Tedavinin esasını deri bakımı oluşturur. Mikrop kapmasını önlemek için, kaşıntı giderici losyonlar ve ılık duş yararlıdır. Hasta çocuk, döküntülerin hepsi kabuklanıncaya kadar diğer çocuklardan ayrılmalıdır.
* KIZAMIKÇIK: Havada serbest olarak bulunan kızamıkçık virüsüyle bulaşır. Çocuklarda nispeten hafif seyreder. Bu hastalığın asıl tehlikesi; hamilelikte geçirilmesidir. Hamile anne kızamıkçık geçirdiğinde, doğacak bebekte sakatlık meydana gelebilir. Hafif bir ateşle başlar. Hastalığın karakteristik bulgusu; kulak arkasında ve ensede büyümüş bezeciklerdir. Hafif bir boğaz ağrısı ve gözde kızarıklıklar olabilir. Pembe renkli küçük döküntüler, önce yüzde ve boyunda ortaya çıkar. Hızla tüm gövdeye yayılır. Döküntüler 24 saat sonra ilk görüldüğü yerden başlayarak solar. Kızamıkçık, çocukluk çağında hafif geçen bir hastalık olmasına karşın doğmamış bebekte ciddi sorunlar meydana getirir. Çocukluğunda kızamıkçık geçirmemiş kadınlar, gebelikten önce bu hastalığa karşı aşılanmalıdırlar.
* KABAKULAK: Hasta bireyin öksürmekle havaya saldığı küçük damlacıklarla, taşınan virüslerin yol atığı bir hastalıktır. En sık 5-15 yaş arasında görülür. Erişkinde daha ciddi ve ağır seyreder. Genellikle çene kemiği köşesinin üstünde, kulağın ön ve altında yer alan tükürük bezi iltihaplanır. Bazen çene altındaki tükürük bezinde tutunur. Bu bölgelerde şişlik ve hafif kızarıklık dikkati çeker. Ağzı açmak acı verir. Sert ve ekşi gıdaların çiğnenmesinde ağrı meydana gelir. Bu sebeple, ılık ve sulu yiyecekler verilmelidir. 7-10 gün içinde, bezlerdeki şişlikler geçer. Ağır vakalarda; yüksek ateş, kulak, baş ve boğaz ağrısı görülebilir. İltihap beyne geçerse; ense sertliği ve kusmalar ortaya çıkar. Özellikle erişkin erkeklerde testis iltihabına yol açabilir. Bu durumda çok ender de olsa, kısırlık gelişebilir. Kabakulakta ağız bakımı yapılır; temizliğe dikkat edilir. Ateş düşürücü ilaçlar verilebilir. Antibiyotikler yararsızdır. Hastalığa karşı aşılanma yapılır.Genelde, kızamık-kabakulak- kızamıkçık aşıları birlikte uygulanır.
* KIZAMIK: En sık görülen çocukluk çağı hastalıklarından biridir. Küçük damlacıklarla taşınan virüslerle oluşur. Soğuk algınlığı gibi başlar. Nezle, öksürük, gözlerde kızarıklık, sulanma, kaşıntı vardır. Bu bulguların ortaya çıkmasından iki - dört gün sonra kulak arkasından döküntüler başlar. Hızla yüze ve gövdeye yayılır. Döküntüler ortalama beş gün sürer ve hiçbir iz bırakmadan geçer. Nezle döneminde, ağız içinde azı dişleri hizasında kızamığa özgü beyaz döküntüler görülür. Kızamık sırasında zatürree ve kulak iltihabı da ortaya çıkabilir. Ilık yiyecekler, ateş düşürücü ilaçlar verilir. Göz temizliğine dikkat edilir. Korunma, aşı ile olur. Kızamık geçirmemiş her çocuğa aşı yapılmalıdır. Genellikle kızamıkçık ve kabakulak aşısıyla birlikte yapılır. Aşı, ülkemizde genelde tek başına 9-12 aylıkken uygulanmaktadır.
* KIZIL: Streptokok adı verilen bakteri cinsi mikroorganizmaların yol açtığı bir hastalıktır. Boğaz ağrısını takiben tüm gövdede sulu boya ile boyanmış gibi pembe kırmızı döküntüler olur. Hastalığın 4.-5. gününde dilin üzerini kaplayan mukoza, kenarlardan soyulmaya başlar. Çilek dili görünümü meydana çıkar. Uygun antibiyotiklerle tedavi edilir. Tedavi edilmemiş olgularda; eklem romatizması ve böbrek iltihaplanması gelişebilir.
* BOĞMACA: Bakterilerin neden olduğu solunum yolları hastalığıdır. Esas bulgu öksürüktür. Önce kuru, boğulurcasına, peş peşe gelen öksürük nöbetleri ve beraberinde morarma görülür. Bunu; derin bir nefes alma ve ötme sesi izler. Hasta kusarak veya çok koyu bir balgam çıkararak rahatlar. Öksürük sırasında çocuk havale geçirebilir. Öksürük nöbetleri iki - üç ay kadar uzun sürebilir. Antibiyotiklerle, hastanın çevreye hastalık bulaştırması önlenebilir. Buhar tedavisi yararlı olur. Hastanın yattığı odanın havası nemli tutulmalıdır. Oksijen tedavisi gerekebilir. Korunma aşı ile olur. Bebekler ikinci aydan itibaren, iki ay arayla üç kez boğmacaya karşı aşılanmalıdır.
|