Brandenburg hatırası
Tayyip Erdoğan'ın Berlin'de kaldığı Adlon Oteli, bir zamanlar Doğu ve Batı Almanya'yı bıçak gibi kesen Brandenburg Kapısı'nın dibinde. Şöyle bir gözatınca, elde değil, tüyleriniz diken diken oluyor. Avrupa'nın son yüzyıllık tarihi, ve bugün neden Avrupa Birliği denen bir yapı olduğunun sırrı, bu kapının mermer oymalarında gizli. Kapıya uzun uzun baktığınızda, bir zamanlar dehşetengiz bir ihtişamla içinden geçen Nazi birlikleri, İkinci Dünya Savaşı'nın tüm kıtanın yanıp yakılışı, Soğuk Savaş'ın o korkunç rüzgarları ve tam 15 yıl önce Berlin Duvarı'nın Alman halkının tırmaklarıyla çökertilmesi bir film şeridi gibi geçiyor gözünüzün önünden. Berlin Duvarı'nın yıkılışından kısa bir süre sonra, Almanya ve Fransa, bugünkü Avrupa'yı yaratmak için düğmeye bastı. Ama asıl Almanya tek başına yirminci yüzyılın kaderini belirledi. Ve işte bu yüzden Alman Şansölyesi Gerhard Schröder'in, 6 Ekim İlerleme Raporu'na 48 saat kala Tayyip Erdoğan'a "Yılın Avrupalı" ödülünü vermesi anlamlı. Hem de 1989'da Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi anısına kutlanan Alman milli gününde... Bir tür tescil belgesi sayılabilecek bu ödül, 6 Ekim İlerleme Raporu değil, tümüyle Aralık ayındaki AB liderler zirvesine bir mesaj. Sembolizm ortada: Avrupa'nın "motoru," gerçek ekonomik ve siyasi beyni olarak Almanya, Türkiye'yle müzakere sürecinin açılmasına "evet" diyor. Ülkeyi yöneten beyin takımının ifadelerine bakılırsa Almanya, "Müslüman Türkiye"nin dışlanmasının Avrupa için "daha iyi" değil "daha kötü" olacağını düşünerek, AB'ye yepyeni bir "medeniyetler buluşması" misyonu ekliyor. Tabii bu demek değil ki Aralık ayı ve sonrasında başlayacak müzakereler kolay olacak. Ankara açısından gerçek sorunlar yumağı, Aralık'ta başlayacak. Türk bürokrasisi yıllar sürecek yoğun müzakere sürecini nasıl göğüsleyecek? Örneğin her bakanlık, Avrupa Birliği "chapter"larını müzakere edecek kadroyu nereden bulup da Brüksel'e gönderecek? "Avrupa sokağı"ndan zina tartışmalarıyla iyice fitillenen "Türkiye tartışması" nasıl noktalanacak? Avrupa sağı ne zaman ısınacak Türkiye projesine? Ve en önemlisi, (dün Kuzey Irak'ta 100 bin Kürt'ün "Kerkük bizimdir" diye yürüdüğünü düşünürseniz), Avrupa, PKK'dan Kerkük'e kadar Türkiye'nin kendine has "bölgesel" gündemlerini ne ölçüde kabul edecek? Tüm bu zorlu soruların yanıtları önümüzdeki aylarda bolca başımızı ağrıtacak. Başbakan Erdoğan, bu sabah Almanya'daki Türk işadamlarıyla yaptığı ve Alman basınının yakın ilgiyle izlediği toplantıda, tutarlı bir mantık örgüsü içinde Türkiye'nin AB üyeliği aleyhine tezleri bir bir ele alarak çürütmeye çabaladı. Kuşkusuz önümüzdeki aylar ve yıllarda tekrar tekrar aynı argümanları yapmak zorunda kalacak. Ama Berlin'de bu güneşli sonbahar günü Brandenburg Kapısı önündeki bu fotoğraf, Türkiye ve Avrupa için dönüm noktası olduğu ortada.
|