Aşırı güç
Savaşın da bir ahlakı var, tabii. "Terörle mücadele"nin, bittabi. Demokrasinin, özgürlüğün, medeniyetin, çağdaşlığın ahlakı. Ahlak olmazsa, bir şeyler eksik kalıyor. Ahlak olmazsa, kıvam tutmuyor. Ahlak olmazsa, yavan oluyor. O yüzden de mesela, demokrasinin, özgürlüğün, ekonominin, finansın, ticaretin, teknolojinin, medyanın, eğlencenin, hamburgerin, silahların gücünün en karşı konulmaz, en muktedir, en mutlak temsilcisi ABD'nin de bir ahlakı var. O yüzden mesela, ABD, "hiç gözünün yaşına bakmıyor", İsrail'i uyarıyor; "Filistin'de aşırı güç kullanma" diye!
*** Uyarıyor, çünkü kendisi, dünyanın yoksul topraklarını işgal ederken, kentleri bombalarken, daha az ABD askeri ölsün diye, Irak'ta "teröristlerle mücadele" adına sivil yerleşimleri yerle bir ederken hep bu ahlakı temsil ediyor. Uçakları yerinden kalkamayan Irak'ın bir gün ABD'ye saldırabileceği gibi bir ihtimal üstüne de savaş bina ederken... Dünyanın sözde en donanımlı ama en çabuk aptallaşan halkının, yani ABD'lilerin önemli bölümünü bununla ikna edip aşırı bombalarken... Hep bu ahlaka sahip. Filistin sorununun öncelikle "terör" değil, tam tersine terörün bile "aşırı ve eşitsiz güçle sağlanmış adaletsizlik"ten fışkırdığı bir "aşırılık" meselesi olduğu, bu ahlakın kapsama alanında değil. Bu ahlak, medya üstünden bin türlü dile çevrilerek, filmlerle, öykünülen hayat tarzlarıyla onca ülkede kendi tercümanlarını bularak yayılıyor. "Terör"ün, tanım icabı, "belli bir politik iddia adına masumları da hedef almak" olduğunu bilen niceleri, dünyanın her tarafında terörü lanetliyor... Ancak, onların ahlak arazilerine, bir devletin "aşırı güç"le başka halkların üstünde tahakküm kurması, sivilleri katletmesi "terör" olarak bir türlü kabul edilmiyor.
*** Çağdaş ahlakın utanmaz ve iki yüzlü sularında, ahlak arıyoruz. "Düzen"in "güç"e dair bir şey olduğu bu dünyada, haysiyet arıyoruz. Küresel ekonominin az sayıda güçlünün iki dudağı arasında olduğu bir piyasaya "serbest" demeye zorlanıyoruz. Kimi devletin aşırı güçle bölgelere nizam vermeye çalıştığı bir dönemde sadece "terör"den korkuyoruz. İnsanları yoksullaştıran, dengeleri öncelikle güçlülerin ayakta, sıhhatte, afiyette kalmasından yana kuran sistemleri "kalkınma" sanıyoruz. Neredeyse bütün toplumsal, ulusal, küresel hiyerarşiler, askeri, ekonomik, finansal "aşırı güç kullanımı" ile temel adaletsizlikler üstüne kurulmuşken... Sözde "aşırı güç kullanımı"nı kınayan sahte bir ahlakla yuvarlanıp gidiyoruz. "Bilgi çağı"nı "vicdani cehalet çağı" kılan sahtekar bir ahlak bu!
|