'Ön müzakereler' ve 'art gerçekler'
AB ile sanki el altından bir tür 'ön müzakere' yürütüyoruz: -Hani Kıbrıs Türk tarafı referandumda evet derse ambargoyu gevşetecektiniz.. -Canım siz de bunun böyle olmayacağını biliyordunuz.. -Hayır efendim bilmiyorduk, biz size inanmıştık.. -İnanmamış olmanız gerekirdi.. Geçmişte de defalarca yaşadınız; bizim verdiğimiz sözler yüzünüze karşı kabalık olmasın diye söylediğimiz diplomatik yalanlardır. Bunu bizi yürekten destekleyen yorumcularınız iyi bilirler.. Bildikleri için de hiç mahcubiyet yaşamazlar. Siz onların 'Eyvah, biz Avrupa'nın verdiği sözü tutacağını savunup durduk, şimdi milletin yüzüne nasıl bakacağız' diye utanıp kızardıklarını gördünüz mü? Siz de 'Batılılaşmış Türkler' kadar pişkinleşin ve rahat edin.. -Ama biz AB'yi Uygarlık Projesi olarak görüyoruz.. -Evet öyledir, uygarlık budur. Kaldı ki sorununuz bu kadarla da bitmiyor. Güney Kıbrıs'ı AB üyesi olarak tanıyacaksınız. -Efendim tanıdık ya. -Hayır, öyle lafta tanımak olmaz. Güney Kıbrıs'ı, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımak demek, KKTC'yi tanımamak demektir. Türkiye KKTC'yi tanımaya devam ettiği sürece Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Güney Kıbrıs'ı tanıması yetmez.. Esasen siz üye yaptığımız Rum yönetimini resmi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul etmek suretiyle, KKTC'nin adayı böldüğünü, Türkiye'nin de orada işgalci konumda bulunduğunu onaylıyorsunuz.. -Ama biz bunlara çekince koymuştuk. Ayrıca referandumda sizin emirlerinizi harfiyen yerine getirmiştik.. -Uzatmayalım, ödevinizi tamamlamanız için son söz: KKTC'yi artık devlet olarak tanımayacaksınız. Bu şekilde sizinle üyelik müzakerelerine başlasak bile bir yerde tıkanacak, haberiniz olsun..
*** Bu hayali 'ön müzakere'yi Fransa'dan Belçika'dan ve Almanya'dan, Türkiye karşıtlığı üstüne değişik vurgular besliyor, mesela Verheugen şimdilik bizimle ilgili en yetkili ağız olarak erkenden sesleniyor: -Türkiye bazı eleştiri ve şartlarımızı kabul etmekte zorlanacak.. Ankara'nın çok güvendiği Alman hükümetinin tabanı da eteğindeki taşları dökmeye, Sosyal Demokratlar olarak Hıristiyan Demokratlar'dan aşağı kalmadıklarını kanıtlamaya başlıyorlar: -Türkiye'yi istemiyoruz ama İslam karşıtı veya ırkçı ilan edilmekten çekiniyoruz. (Türkçesi: 'Bu, bizim Sosyal Demokrat cakamızı bozar. Yoksa ırkçılık ve haçlılık bakımından Hıristiyan Demokratlar'la aynı çizgideyiz.')
*** Haçlılık ve ırkçılık hala Batı'nın temel harcıdır. ('Küresel Apartheid' deyiminin babası profesör Richard Falk bu ırkçı yapının dünya sistemi olduğunu kanıtlar.) Batı'da ırkçılığa ve din ayrımcılığına karşı en yüksek kültür ve sanat etkinliklerinin gerçekleşmesi, samimiyetle evrensel değer öncülüğü yapan seçkin aydınların zuhur etmesi, bu çirkin yüzü örtemez. Tıpkı, bazı Yunanlıların AB yolundaki Türkiye'yi içtenlikle desteklemelerinin, Helen nazizm damarını gizleyemeyeceği gibi.. Kıbrıs'taki Hrisi Avgi isimli (=Altın Şafak) kan örgütü bir Derin Batı özetidir: -İdeolojimiz millet, ırk, kan ve ortak kökendir ve herhangi bir siyasi partinin politik ekseni her alanda milletin çıkarı olmalıdır. Özellikle bu konuda şunu belirtmek isterim ki; bugünkü Helenlerin, atalarımız olan eski Helenlerle hiçbir alakaları olmadığını söyleyen birçok propaganda var. Akademik düzeylerde yapılan birçok araştırma, dünya çapında olmasa da en azından Avrupa'da, atalarıyla ilgili olarak ırklarını devam ettiren halkın Helenler olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar bir avuç Helen nazisi; tamam.. Ama bu ırkçı duygusal temel, Batı insanının yüzde seksenine hakim. O halkların seçkinleriyle muhabbeti olan iliştirilmiş aydın bunu bilemez; içlerinde yaşamış 'öteki'ler hakkıyla algılar. Damarlarında Türk, Arap ve belki başka Ortadoğu kanlarının harman olduğu Hıristiyan kökenli Emin Me'luf bunlardan biri.. 'Ölümcül Kimlikler' isimli dahiyane uygarlık sorgulaması ile vasat romancılığını bin kez aşan bu zat Batı insanının duygusal özünü fotoğraf kesinliğinde ortaya çıkarmıştır: Batı ırkçılığın mucidi olmakla kalmamıştır, halen en etkin uygulayıcısıdır..
|