Tavlanın da tadı kaçtı
Bahsettiğim Tavla, at tavlası değil, hemen hemen hepinizin bildiği ve oynadığı hep yekli, şeşi beş'li, düşeş'li tavladan bahsediyorum. Çoğunuz biliyorsunuz bana atçılık ve yarışçılık, çocukluk ve gençlik günlerimizin geçtiği Bakırköy de oturduğum için bulaşmıştı. Atçılık ve Yarışçılık konusunda feyiz aldığım çok büyüğüm var. Çoğu maalesef rahmetli oldu. Allahın rahmeti üzerlerine olsun. Yaşayanlara da allah uzun ömür versin. Feyiz aldığım kişileri saymaya kalkarsam satırlar yetmez. Ama bugün yeri gelmişken ( Bugün ilk ayak onun anısına koşulacak) Fethi Tulgar ağabeyimden bahsetmek isterim. Fethi ağabey Nafia ( Bayındırlıkın eski adı) müdürü olarak aslında babamın arkadaşı idi. Hakiki ve tarifi zor bir Istanbul Beyefendisi idi. Çok sayıda sohbetlerine katıldım. Yüzlerce tavla maçını seyrettim. Ağzından bir gün bırakın küfürlü lafı, argo laf bile duymadım. Zarlar kötü gittiğinde bile sinirlendiğini belli etmezdi. Tavlayı çok severdi ve yanlış hatırlamıyorsam en sıkı rakibi Türk Atçılığının duayenlerinden Cemal (Kura) ağabey idi. Fethi ağabey vefat ettiğinde ben yurt dışında idim. Çok üzülmüştüm. Ve inanın o günden bu yana bırakın tavla oynamayı seyretmiyorum bile... Çünkü Fethi Tulgar'ın tavla maçlarının heyecanı hiçbir yerde yok. Allahtan sevgili kardeşim Hücum Tulgar atçılığa babasının bıraktığı yerden devam ediyorda Tulgar soyadı hala Programlarda yerini koruyor. Bugün de "Bahtınız açık, şansınız bol olsun." diyorum.
|