| |
|
|
Kızılcahamam'da AK Parti kendini silkelemelidir
Öyle anlaşılıyor ki, bu hafta AK Partililer'in Kızılcahamam'da yapacakları kendi içlerine dönük toplantıları, bir anlamda TBMM Genel Kurul toplantılarından daha ağırlıklı biçimde Türk demokratik yaşamının bundan sonraki yönünü belirleyecek. Çünkü Türk siyasi partilerinin kronik hastalığı olan ve bazılarınca "Lider Sultası" diye adlandırılan sağlıksızlığın bazı belirtileri, ne yazık ki, AK Parti'de de görülmeye başlamak üzere. Bu hastalıkta, lider ne hata yaparsa yapsın bu tartışılmak yerine "Acaba lideri kim yanılttı" sorusuna takılıp, buna cevap aramak gibi bir çarpılma vardır Hastalığın daha ileri aşamalarında "Lider mükemmel ama çevresinde iş yok" söylemi sık sık seslendirilmeye başlanır. Eğer hastalık final aşamasına ulaşmış ve tedavisi bulunmadan hastayı son siyasi yolculuğuna doğru yönlendirmişse, "Ben zaten bunun böyle olacağını söylemiştim"cilerin sesleri duyulur. Arkasından da hastalığa yakalanması için yeni bir siyasi parti ve yeni bir siyasi lider piyasaya sürülür. Bu hiç değişmeyen ve hiç de insan aklına yakışmayan sürece bile bile girip, ille de aynı hastalığa yakalanmak AK Parti'nin de kaderi olmamalıdır. Hastalığa karşı direnç sahibi olmanın yolu da, cesaret, açık sözlülük, dünyalılık, demokratlık, çoğulculuk benzeri vitaminleri bol bol almaktan geçiyor. "Allah'tan korkan kimseden korkmaz" ilkesini benimsemiş insanların çoğunlukta olduğu ortamlarda, "Lider Sultası Sendromu" ile varlığı anlaşılan hastalığın mikropları barınamaz. Çünkü bir siyasi partiye, hizmet etmek için değil, sığınıp karın doyurmak veya cep doldurmuş olmak için girenler çoğunluktaysa, zaten o siyasi partinin içinde ne demokrasiden, ne de özgür tartışma ortamından söz etmek mümkün olur. AK Parti'nin böyle olmaması gerekiyor. Onlar eski partilerin hatalarını görerek ve eskisinden farklı oldukları iddiası ile siyaset sahnesine çıktılar. Eğer liderin her söylediğinde bir hikmet ve her yaptığında bir keramet aramak geleneğine devam edilseydi, bugün Tayip Erdoğan da, Abdullah Gül de, Bülent Arınç da, Necmettin Erbakan'ın çevresindeki siyasi serüvenlerini sürdürüyor olmazlar mıydı? Aslında, lider sultasına karşı en fazla liderlerin önlem alması ve kendilerini siyasi yozlaşmaya karşı korumaları gerekir Liderler, danıştıkları, güvendikleri, sürekli beraber oldukları çevreyi, "Evet, haklısınız" dedikleri oranda değil, "Yanlış yaptınız" diyebildikleri oranda not vererek değerlendirmelidirler. Hele parti dışından gelip, sürekli "Evet, haklısınız" diyen insanlar liderin çevresini doldurmaya başlamışsa, bu noktada bu insanların devletle iş ilişkilerinin olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Bir liderin ve bir partinin zengin ettiği insanların, o parti ve lider yok olduktan sonra, yeni parti ve liderlere aynı türde yapıştıkları mutlaka bilinmelidir.
|