|
|
'Seymen' leşiverdiler!..
Dilimizin altındaki "bakla"dan muhabbet açıyorum bugün! Çoğumuzun farkında olduğu ama pek fazla dillendirmediği bir durumdan. Kabul edelim ki televizyon dizileri, toplumun geniş bir kesimini "en derin"ine kadar etki altına alıyor artık. Hem de sadece hikayesiyle değil, ismiyle, cismiyle, finaliyle, reytingiyle de. İyisinden, kötüsüne, patlayanından çatlayanına pek çok dizi, günlük hayatın orta yerine düşüveriyor sıklıkla. Dün gazetelerimizden birindeki üçüncü sayfa haberini okuyunca, gülmekle şaşrmak arasında kalıverdim. "Sırrı'nın babası öldü" diye başlık atılmıştı. Haberin ancak sonlarına doğru "Sırrı"nın, oyuncu Şafak Sezer olduğu hatırlatılarak. Yani, Şafak'ın değil, sadece Sırrı'nın babasının ölümünün önemli olduğu vurgulanarak!
*** Elbette, eski köye yeni adetten söz etmiyorum, bir altın madeni de bulmuş değilim, zaten yıllardır yapılan ve bilinen şey ama. Galiba, son zamanlarda işin iyice "ismi" çıktı! Özellikle, reyting rekorları kıran dizilerdeki pek çok "kahraman"ın gerçek adı bilinmiyor desek abartmış olur muyuz? Karakterler, gerçek kimliklerin önüne çoktan geçti bile!.. Bir anket ya da şakayla karışık bir araştırma yapılsa, pek çok köşeden, pek çok kondudan çıkacak sonucu görür gibiyim.. -Yahu şu Polat'ı oynayanın adı neydi? -Gördün mü Esma, dün sevgilisiyle Nişantaş'nda yemeğe çıkmış. -Aynalı Tahir, yeni bir diziye başlamış haberiniz var mı? Böyle sürüp gidiyor günlük konuşmalar! Sadece gazete haberlerinde değil "bombardıman" gibi üstümüze yağan "düzeyli -düzeysiz(!) programlarda da dakikalar boyu "karakter adları" öne çıkarılıyor! 40 yıllık sinema oyuncusunun, 30 yıllık tiyatrocunun gerçek adından sözeden yok! Aslan Bey aşağı, Selim Bey yukarı, Ali Haydar buraya, Baron Bey şuraya.. Sümbül Hanım, siz de karşya lütfen!! En çok Yılmaz Erdoğan şikayet ederdi, bazen Mükremin Çıtır, bazen Mükremin Erdoğan, bazen de Yılmaz Çıtır diye gelip geçti. Yılmaz'ı zor etti desek abartmış sayılmayız! Genç ve yeni parlayan diziciler için de durum vahim. Herhangi bir dizi filmde oynadığı rolle öne çıkan erkek ya da kadın oyuncu, yıllarca "deli yürek" olarak gelip geçiyor, "Dicle" gibi akıyor, "Selin" diye sözleşme imzalıyor, "Şesu" adıyla sofraya oturuyor. Hatta, "Aynalı Tahir" diye albüm çıkarıyor.
*** Bütün bu yazıp çizdiklerimden bi "suçlu" aradığım sanılmasın. Öylesine sıradan bir konu belki ve "pazar oyunu" niyetine okuyabilirsiniz ama şu soruyu da sormak gerekiyor! Yüzlerce aktör ya da aktrist, bu durumdan memnun mudur acaba ve çok iyi oynadıkları ya da çok tutulan bir karakter taşdıkları için midir her şey? Çakır'lar, Seymen'ler, Fıdıl'lar, Bahar'lar, Berivan'lar bu eğreti kimlikten çıkmanın bi yolunu nasıl arıyordur? Çünkü görüyorum da bir kısmı, dizideki kimliğini, günlük, hatta başka alanlardaki -reklam, albüm-sahne gibi- uğraşlarına öylesine taşyorlar ki ve öylesine komik oluyorlar ki. Neyse... Biliyor musunuz, Seymen, dün Layla'nın önünden geçerken, Bekçi Sırı'yla karşlaşmış, Aynalı Tahir'e selam verdikten sonra, Dadı'nın sahneye çıktığı gece kulübüne uğramışlar. Derken, aralarına Tirbüşon da dahil olmuş, Esma'nın evinde Aslan Bey'in doğum gününü kutlamışlar. Gecenin bir yarısında Bahar da katılmış onlara. Fakat Polat ve Çakır gelince bir gerginlik çıkmış, böylece erken bitmiş gece. Ortalığı toplamak da Sümbül Hanım'a kalmış! İyi Pazarlar...
|