Biz yıktık biz yapacağız
Dublin'de S.İrlanda Türkiye maçını seyrederken, Hakan Şükür beraberlik golümüzü attı. Tribünler İrlandalılarla doluydu ve golü alkışlıyorlardı. Boğazıma bir yumrunun oturduğunu hissettim. Biz ne yapmıştık? Futbolun güzelliğini, milli takımlarının yediği golde bile alkışa değer bulanlarla yan yanaydık. İçlerindeki İrlandalılar gibiydik. Ama biz çirkinin peşindeydik. Ne gazetelerde yazdığımız yazılarda, ne de onlarca televizyon programının içindeki yorumlarda güzellikler vardı. Bunun yerine kişilerle veya olaylarla uğraşmaya başlamıştık. Bunun içindir ki, hakemin verdiği yanlış bir penaltı sonrasında takımımız galip geldiğinde seviniyorduk. Başkasının emeğini çaldığımız, alın terine saygı duymadığımızı unutarak. Öylesine ahkam kesiyorduk ki, hakemin yanlış kararını idam sehpasına kadar taşıyor veya her hangi birimize göre kararların doğruluğu değişiyordu. Sistemler veya fikirler yerine, tatlı su kurnazlarının oyununa gelerek, sonuçsuz tartışmalar içinde sporu ve futbolu boğmak üzerine bir misyon yüklendik. Biz yıkmaya başladık. Güzellikleri görmek yerine, kötülerin tuzağına düştük, onlar çaldı, biz oynadık. Hiç bir şey üretmedik. Üretenleri de engelledik. Değişik konuşanlar, yenilikler önerenler, ortaya tezler sürenler topa tutuldu. Öneriler geliştirileceğine, yerildi. Düşünen konuşamaz oldu, konuşan yapamaz. Çünkü bizden daha iyi kimsenin bilmediğini savunuyorduk. Daha da kötüsü buna inanıyorduk. Fenerbahçe Malatya maçında Nobre golleri atarken, Alex asistleri yaparken tribünlerin kahramanı Aurelio'ydu. Çünkü koşuyor ve takımı için oynuyordu. Seyirci bunu gördü, belki de Türk filmlerindeki kör kemancının gözlerini açan zengin fabrikötürün kızı gibi bize çarptı. Açıldı, gözümüz. Yarattığımız çirkinliklerin içinde, tribünleri sukünete davet bile ettik. Halbuki onlara reyting rekorları kıran programlarda vur diyen biz değil miydik? Hagi'ye Beşiktaş maçından sonra "Korkak" diye bağırdık. Antep maçında son 15 dakikada dört forveti de oyuna soktuğu için ise "Amatör" diyorduk. Del Basque'nin hocalık belgesini, bir fermanla elinden alabilme cüreti içindeyiz. Adam elindeki kupaları gözümüze sokmaya kalksa ne yapacağız? Rakip takımın attığı golü alkışlayanlar arasına girmek için, kendi yarattığımız starların ışığını değil, takımdaki ocakçıları görmek için artık ayağa kalkmalıyız. Kendimizi geliştirmeli, en az bizi seyredip okuyanlar kadar bilmeliyiz. Güzellikleri görmeyi başarıp, fikirleri geliştirmeyi öğrenmeliyiz. Üzerine bastığımız filizleri yeşertmeli, yıktıklarımızı artık yeniden yapmalıyız. Bir yerden başlamalıyız.
|