| |
|
|
Rehinelerin çığlıkları
Ankaralı şoför Murat Yüce'nin Irak'ta üç kurşunla öldürülmesinin üstünden 50 gün geçti. Ancak infaz kaseti Bağdat'taki "Hırsızlar Çarşısı"nda hâlâ peynir ekmek gibi satıyor. İnfazı Yüce Ailesi de videoya kaydetti. Gecekondularında her akşam bandı tekrar tekrar izliyorlar. 35 yaşındaki Murat'ın "Korkuyorum, gencim, ölmek istemiyorum" çığlığında hıçkırıklara boğuluyorlar. Ankara'dan binlerce kilometre uzakta bir evde de yine her gece aynı sahneler yaşanıyor. En acımasız teröristleri biraraya getiren Ebu Musab el-Zarkavi'nin Tevhit ve Cihad örgütünün kafasını kestiği Güney Koreli Kim Sun-İl'in "Ölmek istemiyorum" feryadı, Seul'deki evden tüm mahalleye yayılıyor. 12 Nepalli'nin yakarışları da Himalayalar'ın eteklerinde yankılanıyor. Bu vahşet zincirine dün bir halka daha eklendi; Yine el-Zarkavi'nin katillerince kafası kesilen Amerikalı Eugene Armstrong'un son anlarındaki boğuk hıçkırığı tüm dünyaya dinletildi. "İşgalciye yardım eden herkesi, Müslüman da olsa öldürürüz. Çünkü dinimiz, 'Düşmana su bile vereni öldürün" diyor." Irak'ta 60'ı aşkın terör örgütüne fetva veren din adamlarından biri "Le Monde" gazetesine gaddarlığın gerekçesini bu cümlelerle anlatıyor. Böylesine insanlıktan çıkmışların eline düşen veya düşecek olanlara Miguel de Cervantes'in öğütleri işe yarar mı bilmiyoruz ama yine de hatırlatalım. 1575'te gemiyle Napoli'den İspanya'ya giderken korsanlarca kaçırılıp Cezayir'de köle olarak satılan, 4 kez kaçma girişimi başarısızlıkla sonuçlanan, bir kolunu yitiren, 5 yıl sonra bir yardımseverin fidye ödemesiyle kurtulabilen Cervantes, 1605'te yazdığı Don Kişot'ta günümüz rehinelerine şöyle sesleniyor: "Özgürlüğüme kavuşacağım umudumu asla yitirmedim. Bir girişimim başarısızlıkla sonuçlanınca acıya kapılmayıp bir sonrası için umutlar yeşerttim. Bu umutlar hep cesaretimi kamçıladı..."
|