Hedef 17 Aralık
BAKANLAR Kurulu'nun dünkü toplantısında Türk Ceza Kanunu'yla ilgili görüşmeler sonucunda gelinen aşama şöyle özetlenebilir: "İşin bu noktaya gelmesi bizim de tercihimiz değildi. İlerleme Raporu'na olumsuz yansısa bile 17 Aralık'taki AB Zirvesi'ne kadar bu tartışmaları soğutup bir çözüm bulmak için hâlâ zamanımız var. Hele Brüksel temaslarının sonucunu bir görelim." Kabine Toplantısı'nda bu yönde görüş ortaya çıkarken dün öğleden sonra AKP'de beliren görüş ise şöyleydi: "6 Ekim'de AB İlerleme Raporu yayınlanmadan TCK'nın Meclis'ten çıkması iyi olur..." Parti yönetiminde bu görüşü dile getirenler, sadece Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alması için çaba gösterenler değil. Zinanın TCK'da suç olması gerektiğini savunanlar dahi dün bu noktaya gelmiş bulunuyordu. Hemen hepsi, İlerleme Raporu'nun olumlu olması için bir an önce TCK'nın çıkması gerektiğini belirtiyordu. Kamuoylarının da baskısıyla Türkiye'ye olumsuz yaklaşım gösteren AB liderlerinin dahi İlerleme Raporu'nu "mihenk taşı" yaptıklarına işaret ediliyordu. Türkiye'ye müzakere tarihi vermek istemeyenlerin ekmeğine yağ sürülüp, değirmenlerine su taşındığına inanılıyordu. Türkiye taraftarlarının dün Brüksel'den gönderdikleri "Sizin için savaşırken, kendimizi arkadan hançerlenmiş gibi hissediyoruz..." sözleri de bu yaklaşıma etki etmişti. Sonuç olarak AKP'de ortaya çıkan sıkıntının yükleneceği bir günah keçisi aranıyordu...
Sadakatsizliğin teşhiri Bazı milletvekilleri de bu noktaya gelinmesinin sebebini kamuoyuna durumun çok iyi anlatılamamasında buluyordu. Oysa zina konusunda istenen; Başbakan'ın da geçen hafta parti yönetimi toplantısında dile getirdiği, "kamuoyunda eş ve çocukları güç durumda bırakan, onları küçük düşüren, eşlerden birinin sadakatsizliğinin teşhir edilmesinden" başka bir şey değil. Bu da eşin şikâyetine bağlı olarak gerçekleşecek bir ceza. Zinanın, "İslami kurallara dayalı" bir suç haline getiriliyor gibi gösterilmesi, geçmişte en radikal kadrolarda yer almış milletvekillerini dahi rahatsız ediyor. AB için harcanan iki yıllık emeğin heba edilmesinden kaygı duyuluyor. Her ne kadar, "TCK siyasi kriterler arasında değil" denilse de "ifade özgürlüğünden, kadın erkek eşitliğine, töre cinayetine" kadar birçok konunun TCK içinde düzenlendiği anımsatılıyor. Dolayısıyla, "bu siyasi kriterler içinde yer almıyor" denilerek bir çıkış yolu bulunamayacağının altı çiziliyor. Dikkat çekilen bir diğer nokta Başbakan'ın yakın çevresince zinaya karşı AB'nin iki ülkesinde gösterilen emsal: "Hollanda'da uyuşturucu serbest, İrlanda'da da kürtaj yasak..." AB konusunda uzun süredir çaba gösteren bir AKP kurmayı, bu yaklaşımın kendisine de ulaştığını belirterek şöyle diyor: "Sayın Başbakan dilerim yakınındakilerin bu yöndeki sözlerine itibar edip Brüksel'de böyle bir yaklaşım sergilemez. Hollanda'da uyuşturucu serbestisine karşı AB ülkelerinin yaptığı baskıyı herhalde bilmiyorlar. Yaşam hakkıyla şahsi hakkı karıştırıyorlar. Elmayla armutları topluyorlar. Kötü, emsal olmaz."
Çözüm Medeni Kanun'da AKP'deki beklenti, gelecek hafta Meclis'in olağanüstü toplantıya çağrılması ve CHP ile üzerinde uzlaşılan maddelerdeki değişiklikleri gerçekleştirip TCK'nın süratle çıkarılması. Zinaya da Medeni Kanun'da yapılacak düzenlemeyle çözüm bulunması. Medeni Kanun değişikliği ile ilgili getirilen formül ise şöyle: "Zina nedeniyle boşanma olması halinde, evlilikte edinilen mallar mağdur olan tarafa bırakılır..." AKP'de "araba devrilince yol gösteren çok olur" atasözünü anımsatacak gelişmeler yaşanıyor. Hoş, bu durumu "hayra yorup" şu görüşü dile getirenler de var: "AB'- deki Türkiye karşıtları TCK'ya odaklandı. TCK Meclis'ten geçince müzakere için başka engel yok noktasına gelindi." Ancak, ortada hiç neden yokken yaratılan bu durumun Türkiye'ye maliyetinin ne olduğu görülmüyor. Enflasyonu düşürmek için uğraş veren hükümet, dünkü Hazine borçlanmasını bir öncekine göre 3 puan daha yüksek maliyetle, yüzde 26.9 ile gerçekleştiriyor. İçeride ekonomik, dışarıda ise itibar kaybı yaşanıyor.
|