Hafta başında milli gelir rakamlarından yola çıkarak özel sektör yatırımlarındaki patlamaya dikkat çekmiştik. Yılın ilk yarısında 29.5 milyar dolarlık özel sektör yatırımı yapılmış. Bitişikteki tablo şimdiye kadar 60 milyar dolarla en çok yatırımın 1997 ve 2000'de yapıldığını ortaya koyuyor. İlk yarıdaki temponun aynen sürmesi durumunda 2004 yatırımlar açısından tam bir rekor yılı olacak. Peki bu yatırım artışı işsizliğe çare olur mu? Başka çaresi olmadığı kesin. Ancak sadece bir yıllık yatırım rekorunun Türkiye'nin bu en ağır sorununda iyileştirme yaratması beklenmemeli. Yine bitişikte yer alan tabloda, bunun net bir örneği var. 1980-2004 arasını kapsayan dönemde işsizlik sadece 1994-1998 arasında gerilemiş. Bu dönemde ekonomi üst üste dört yıl büyümüş. Yatırımlar 50-60 milyar dolar bandına yükselmiş. 1994'e kadar yüzde 8'in üzerinde seyreden işsizlik oranı yüzde 6'ya kadar inmiş. İşsizlikte son gelinen aşama ise yüzde 12.4. 1994-98 döneminde olduğu gibi, büyümenin ve yatırımların istihdama yansıyabilmesi için arka arkaya bir kaç yıl devam etmesi gerekiyor. 845 milyar $ yatırım Yine yandaki tablo, 1980-2004 arasında bir kişiye istihdam yaratmak için yapılması gereken yatırım tutarını gösteriyor. Bu tutar tarım, turizm, madencilik, hizmetler ve sanayi dahil teşvikli yatırımlardan ortaya çıkan veri. Yapılan yatırımların içeriğine, kurun düzeyine göre yıldan yıla önemli değişimler gösterebiliyor. Yılların ortalaması 92 bin 836 dolara denk geliyor. Türkiye'de bir kişiye iş yaratmak için harcanması gereken ortalama tutar bu. Toplam sabit sermaye yatırımları ise milli gelir içinde yüzdesel ifadesinin tarafımızdan hesaplanmış hali. Bu da 24.5 yıllık sürede toplam 845 milyar 414 milyon dolara varıyor. Her yılın sabit yatırımı aynı yılın istihdam başına yatırım miktarına bölünerek bulunan yaratılan istihdam 24.5 yılda 9 milyon 106 503 kişiyi gösteriyor. Aynı dönemde ise nüfusumuz 27 milyon 230 bin kişi artmış. İşgücüne katılma oranını ortalama yüzde 50 olarak aldığımızda aynı dönemde 13 milyon 675 bin kişinin iş isteğinde bulunmuş olması gerekiyor. Halbuki yatırımlar yoluyla yaratılan istihdam 9 milyon 106 binde kalıyor. Arada 4 milyon 568 bin kişilik fark oluyor. Bunlar açıkta kalmış. Gerçek durum ne? Peki nasıl oluyor da işsiz sayısının 2.5 milyon göründüğünün yanıtını ise yüzde 55 düzeyinde olan istihdama katılma oranının yani iş isteme yüzdesinin aradan geçen zamanda yüzde 44'lere kadar düşmesi veriyor. Yani nüfusun ancak yüzde 44'ü çalışmak istiyor. Bunların bir bölümü de iş bulamıyor. Bu oran Avrupa ülkelerinde yüzde 70-80'ler düzeyinde. Türkiye'de bu oran eskiden olduğu gibi yüzde 55'ler düzeyinde veya daha yukarıda alınsa işsizlerin sayısı katlanarak artmış olacak. İşte bu nedenle hazırlıkları süren yeni ekonomik program, mevcut ekonomik kazanımları korurken, istihdam yaratmayı temel hedefi arasına koymalı ve ikinci üç yılda Türkiye mutlaka istihdam yaratabilen bir ekonomik yapıya kavuşmalı. Sonuç "Adam, işi öldürür; iş, adamı diriltir" Türk Atasözü